Beslenme ve Diyetetik Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 81
  • Yayın
    Analyzing the potential of distance education: Benefits and future trends
    (2024) Kırtay, Seda; Kırtay Kara, Melike
    Distance education is an important educational paradigm that expands educational opportunities and provides students with a comprehensive learning experience. It has many advantages such as expanding educational networks by eliminating geographical and socioeconomic barriers, providing flexibility of location and time, providing students with access to a variety of educational resources that provide personalized learning opportunities, allowing them to progress at their own pace and receive feedback from the instructor, tailoring the training to their specific interests and needs, interacting with teachers, and engaging in collaborative activities with colleagues. In this context, current research and resources on distance education were examined in this study. By analyzing the results of previous research and case studies, the benefits of distance education and future trends were determined. In this way, inferences were made about how distance education can be developed and how educational institutions can adapt to this change.
  • Yayın
    Ebedi gençlik arayışında anti-aging besinlerin etkisi ve drosophila melanogaster üzerinde yapılan çalışmalar
    (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yayınları, 2024) Yorulmaz, Esma; Kardeş, Elif
    Yaşlanma süreci, geçmişten bugüne birden fazla tanımla ve birden fazla boyuta indirgenerek açıklanmıştır. Kabul gören tanımlardan biri yaşlanmayı, vücudun zamanla birçok hastalığa kucak açtığı, ruhsal, fiziksel ve sosyal açıdan gerilediği, morfolojik açıdan değiştiği, kaçınılmayacak bir süreç olarak açıklamıştır. Yaşlılık döneminde bedensel ve zihinsel sağlık sorunları görülmektedir. Kronik hastalıkların sıklığının artması, fiziksel aktivitelerde kısıtlılık yaşanması, bellek ve bilişsel fonksiyonlarda azalma görülmesi bireyi olumsuz etkilemektedir. Yaşlanma sürecinin durdurulması mümkün olmamakla birlikte sürecin yavaşlaması için birey birçok alandan destek alabilir. Geçmişten bugüne yaşlanmayla ilgili birçok teori ortaya atılmıştır. Bu teorilerden en çok kabul göreni serbest radikal teorisidir. Zamanla artan çevresel kirlilik, sigara kullanımı ve fast- food tarzı beslenmenin yaygınlaşmasıyla vücutta serbest radikaller de artmaktadır. Reaktif oksijen türlerinin hücre ve moleküllerde hatta genetik materyalde hasar meydana getirmesi sonucunda yaşlanma süreci hızlanmaktadır. Bu teoride yaşlanmayı geciktirmek için en önemli faktör beslenme olarak ortaya çıkmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenmeyi antioksidanlar ile desteklemek yaşlanmayı yavaşlatmaktadır. Bu durum zamanla ‘anti-aging beslenme’ ve ‘anti-aging besin’ kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Bitkilerin veya gıdalar ile hazırlanan besin takviyeleri yani nutrasötiklerin anti-aging etkileri kullanılarak yaşlanma karşıtı birçok tedavi yolu ortaya çıkmıştır. Bir tedavi yöntemi olarak görülen anti aging besin takviyeleri ve nutrasötikler yaşam kalitesini iyileştirmektedir. Anti-aging besinlerin, telomeraz uzunluğuna etki etmesi, derinin koruması, mitokondri fonksiyonlarının koruması ve immun sistemin güçlü kalmasını sağlaması beklenmektedir. Bu bağlamda, yaşlanmanın oluşumda serbest radikal teorisi göz önünde bulundurularak, antioksidan takviyeler en etkili ve en popüler anti-aging besin takviyesi olarak görülmektedir. Bu takviyelerde genellikle polifenoller, resveratroller, D ve koenzim Q10 gibi vitaminler, selenyum, magnezyum, biotin gibi mineraller bulunmaktadır. Yaşlanma sürecini anlamak veya yaşlanmayı geciktirmek için birçok model organizma kullanılmıştır. Kullanılan model organizmaların seçimi, araştırma alanına ve sorulara bağlı olarak değişmektedir. Genetik ve yaşlanma üzerine çalışmalarda sıklıkla, meyve sinekleri (Drosophila melanogaster) organizması kullanılmaktadır. Sonuç olarak beslenmenin yaşlanma sürecindeki etkisi kaçınılmaz bir gerçektir. Antioksidan takviyelerine ek yeterli ve dengeli beslenmek yaşlanma sürecini yavaşlatmaya katkıda bulunmaktadır.
  • Yayın
    Nefes egzersizleri ve obezite
    (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yayınları, 2024) Öz, Ece; Günalan, Elif; Günebak, Çiğdem Tuba
    Canlılığın temel fizyolojik aktivitelerinden olan nefes, obezite ile mücadelede de stratejik bir öneme sahiptir. Obez bireyler özellikle yüksek tat algısı eşikleri, düşük metabolizma hızları, hormonal disfonksiyonları, hedonik dürtüleri ve aşırı yeme arzuları sebebiyle lezzetli yiyecekleri, normal ağırlıktaki bireylerden daha fazla tüketme eğilimindedirler. Obezitenin bir önceki basamağı olan aşırı kiloluluk durumunda ise hedonik dürtülerin kontrol altına alınmasını sağlayacak müdahalelerin, obezitenin önlenmesinde önemli rol oynayacağı düşünülmektedir. Özellikle, vagus siniri stimülasyonu üzerinden parasempatik sinir sistemi aktivasyonunu hedefleyen burun nefesi egzersizlerinin, gerek enerji alımının azaltılması gerekse enerji harcamasının artırılmasına katkı sağlayabilme potansiyeli mevcuttur. Vagal afferentler, çoğunlukla tokluk sinyallerini bağırsaktan beyne ilettikleri ve iştahı kontrol altında tutmak için önemli olduklarından dolayı aşırı kilolu ve normal ağırlıktaki bireylerde obezite gelişiminin önlenmesine yardımcıdır. Ayrıca, bu egzersizler stres yönetimine katkıları sayesinde hedonik dürtülerin ve duygusal yemenin önüne geçebilme kapasitesine sahiptir. Öte yandan, obezitenin tedavisinde birçok yöntem kullanılıyor olmasına karşın, bireyin bütüncül sağlığında kullanabilecek en kolay, ulaşılabilir ve ekonomik yöntem olarak nefes çalışmalarının potansiyelinin yeteri kadar incelenmediği görülmektedir. Bu çalışmada burnundan nefes alabilen her birey tarafından uygulanabilecek nitelikteki yöntemler açıklanmış ve nefes egzersizlerinin obezite yönetimi modülasyonundaki rolü tartışılmıştır. Böylece, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni destekleyecek şekilde obezitenin önüne geçebilmek adına ekonomik, herkes tarafından uygulanabilecek ve beraberinde hem fizyolojik hem psikolojik katkılar sağlayan nefes egzersizlerinin kullanımına ilişkin farkındalığa katkı sağlanacaktır.
  • Yayın
    Sosyal medyadan tabağa vegan yemekler ve potansiyel riskleri
    (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yayınları, 2024) Yoldaş, Tuba; Kaya, Gözde Sultan; Parmaksız, Ayhan; Günalan, Elif
    Amaç: Instagram sosyal medya platformunda paylaşılan vegan tariflerin besinsel içeriklerinin belirlenmesi ve vegan iddiası olmayan formlarıyla bu içeriklerin karşılaştırılmasıdır. Yöntem: Belirlenen tariflerin son 1 yıl içinde paylaşılmış olması, içeriğindeki gıdaların miktarların açık bir şekilde belirtilmesi ve standardizasyon kurallarına uygunluğu değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda, son 1 yıl içerisinde #vegan etiketli olarak paylaşılan ve içerik bilgisi detaylı olarak verilen köfte (n=12), pizza (n=9), kek (n=24), makarna (n=30), burger (n=6), kurabiye (n=21) ve brownie (n=18) tariflerine ulaşılmıştır. İçerik olarak bu tariflere eş olabilecek aynı sayıda omnivor tarif seçilerek tarif içerikleri Beslenme Bilgi Sistemi (BeBiS)’ne aktarılmıştır. BeBiS’den 100 gram porsiyon başına düşen makro- ve mikro besin öğelerinin miktarları SPSS 22.0 programında uygun istatistiksel testlerle analiz edilmiştir. Bulgular: Vegan köfte tarifleri, omnivor versiyonuna kıyasla daha yüksek karbonhidrat, diyet lifi, B9 vitamini ve magnezyum miktarlarına sahiptir (p< 0.05). Vegan köfte tariflerindeki kolesterol ve B12 vitamini seviyeleri omnivor versiyonuna göre önemli ölçüde daha düşüktür (p< 0.05). Vegan makarna tarifleri diyet lifi açısından anlamlı derecede daha yüksek değerlere sahiptir (p<0.05). Vegan makarna tariflerinde kolesterol, protein, B2 vitamini, B3 vitamini, B12 vitamini, kalsiyum, fosfor, demir, çinko miktarları omnivor tariflere göre daha düşüktür. (p<0.05). Omnivor pizza tarifleri kolesterol ve B9 vitamini değerleri vegan versiyonuna göre anlamlı derecede yüksektir. (p<0.05). Vegan olmayan kek tariflerinin kolesterol, protein, B2 vitamini ve B12 vitamini düzeyleri vegan tariflere göre daha yüksek bulunmaktadır (p<0.05). Vegan kurabiye tarifleri, omnivor tariflere göre anlamlı düzeyde daha düşük kolesterol, A vitamini, B2 vitamini, B12 vitamini ve omega-6 seviyelerine sahiptir (p<0.05). Vegan brownie tariflerinde kolesterol, A vitamini, B2 vitamini ve B12 vitamini omnivor tariflere göre önemli ölçüde daha düşük bulunmaktadır (p<0.05). Sonuç: Değerlendirilen vegan tarifler, vegan olmayan versiyonlarıyla karşılaştırıldığında daha yüksek diyet lifi içeriğine sahipken daha düşük B12 vitamini ve kolesterol içeriği bulunmaktadır. İyi planlanmış bir vegan beslenmede, gün boyunca farklı vegan gıdaların tüketilmesi, tamamlayıcı besin alımı nedeniyle optimal sağlığın sürdürülebilmesini sağlayabilir.
  • Yayın
    Türkiye, Almanya, Hollanda ve Fransa’da satışa sunulan çikolataların etiket bilgilerine göre besinsel içeriklerinin değerlendirmesi
    (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yayınları, 2024) Alakuş, Esma; Erikli, Berivan; Parmaksız, Ayhan; Günalan, Elif
    Amaç: Bu çalışmada Türkiye, Almanya, Hollanda ve Fransa’daki çevrimiçi alışveriş sitelerinde satışa sunulan çikolataların etiketlerindeki besin ögelerinin araştırılması ve karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Öncelikle tüm ülkelerin alışveriş sitelerinde satışa sunulan tüm çikolata ürünleri saptanarak bu ürünlerin etiket bilgilerinde yer alan 100 gram ürüne karşılık gelen enerji, karbonhidrat, şeker, yağ, doymuş yağ, protein, tuz ve lif miktarları edinilmiştir. Bu kapsamda; Türkiye’de 623, Almanya’da 2373, Hollanda’da 513 ve Fransa’da 573 adet ürüne ulaşılmıştır. Bu ürünlerin 52 tanesi aynı marka aynı ticari isme sahiptir. Tüm veriler SPSS 22.0 programında analiz edilmiştir. Bulgular: Tüm ülkelerde aynı marka aynı ticari isimle satışa sunulan çikolatalarda sadece lif içeriği açısından ülkeler arası anlamlı fark saptanmıştır. Bu kapsamda; Türkiye’deki (1.08±1.84) çikolataların lif içeriklerinin Almanya (0.39±0.87) ve Hollanda’dan (0.44±0.91) istatistiksel olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Uluslararası gıda endüstrisindeki farklılıklar kronik hastalıların gelişiminde potansiyel bir risk teşkil etmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden gelecek nesillere güvenli ve eşit bir gıda endüstrisi sağlanması, sağlıklı ve bilinçli bir toplum oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Bu sebeple, benzer metodolojilerde farklı ürünlerle daha fazla çalışmanın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
  • Yayın
    Post-covid 19 komplikasyonu; emosyonel yeme, immün değişiklikler ve kalp-damar hastalıkları
    (IUC University Press, 2024) Günebak, Çiğdem Tuba; Akgül, Ahmet
    Koronavirüsler 21. yüzyılda keşfedilmiş ve 1960’tan sonra insanlarda solunum yolu hastalıklarına neden olduğu anlaşılmış, ağır pnömoni tablosuyla mortalite oranlarını artırmış olduğu anlaşılmış virüslerdir. Covid-19 her ne kadar solunum sistemini etkileyen virüslerin neden olduğu bir hastalık olarak kayıtlara geçmiş olsa da eşlik eden çeşitli sosyal ve psikolojik etkiler ve bunlara eşlik eden uyku bozukluğu, depresyon, anksiyete, sinir sisteminin klinik belirtileri ve ilişkili nörolojik semptomlar rapor edilmiştir. Polifaji, Covid19’un merkezi sinir sistemi üzerindeki uzun süreli etkilerinden biri olarak kabul edildiği bildirilmiştir. Covid19’un bir şekilde sinir sistemi ile ve ayrıca ACE-II reseptörleri ile de etkileşime geçtiğini, büyük olasılıkla hipotalamusa giden bir yol bulduğunu ve polidipsi ve polifaji belirtilerine neden olabildiği bildirilmiştir. Polifaji, aşırı yeme ile karakterize iştah bozukluğu durumudur. Covid-19 tanısını takip eden karantina koşullarında gelişen durgudurum değişikliğinin yarattığı emosyonel yeme obeziteyi körüklerken; obezitenin de hem Covid-19 için predispozan faktör olduğu hem de hastalığın seyrini ağırlaştırabileceği belirtilmiştir. Emosyonel yeme davranışını körükleyen stresli olay bireyi hızlı rahatlama hissi yaratacak besin arayışına yönlendirebilir. Bu besinler genellikle karbonhidrat oranı yüksek, hazırlaması kolay, konfor besinleri olarak da anılan kişinin beslenme öyküsünde çocukluğunda yeri olan besinlerdir. Yemek yeme isteğinin artması nedeniyle iştahı kontrol altına almak için ve iştah kontrolü aracılığıyla obeziteden korunarak veya kontrol altına alarak metabolik strese bağlı hem lokal hem de sistemik immün değişikliklerden ve kalp-damar hastalıklarından korunabilmek için çeşitli beslenme müdahalelerinde bulunulması önerilir. Stresle baş edebilmenin öğrenilmesi duygusal yemeyi önleyeceğinden, bireylere koruyucu sağlık önle doğrultusunda özellikle bu dönemde psikolojik destek sağlanması önerilebilir, verilecek beslenme eğitimleri ile iştah yönetimi ve emosyonel yeme konusunda hamle yapılabilir.
  • Yayın
    Sex and income level can be determinants for meat attachment behavior among Turkish university students
    (AfAc Publisher, 2024) Günalan, Elif; Parmaksız, Ayhan; Mutlu, Hayrettin
    Background: The Meat Attachment Questionnaire (MAQ) is a scale to measure the positive bond in meat consumption. Aims: This study aimed to validate and assess reliability of the Turkish version of the MAQ and to explore its relationship with various factors, including sociodemographic characteristics, meat consumption habits, and subscales of the Green Eating Survey (GES). Subjects and Methods: The study was carried out with 214 university students. Participants completed the MAQ, the Food Frequency Questionnaire, and the GES. Statistical analyses including item analysis, Cronbach’s alpha, intraclass correlation coefficient test - retest reliability, one-way ANOVA, Welch ANOVA, t-test, Pearson’s correlation, and post hoc tests (Tukey’s HSD and Games-Howell), were performed using SPSS (version 26). Confirmatory factor analysis (CFA) was conducted with the lavaan (version 0.6 – 13) and semPlot (version 1.1.6) R packages. Results: All factor loadings were statistically significant, and high fit indices were obtained for the model tested in the second-order CFA model. (χ2 /df = 151,93/101 = 1.50; RMSEA = 0.05; SRMR = 0.08; NFI = 0.97; NNFI = 0.99; CFI = 0.99; GFI = 0.98; AGFI = 0.97). Significant differences were found in several MAQ subscale scores: hedonism, entitlement, dependence, and global scores were higher among men (p < 0.05). The entitlement score was significantly higher in the “income < expenses “group compared to the “income = expenses “group (p < 0.05). Participants with higher red meat and poultry consumption exhibited significantly higher hedonism, dependence, and global MAQ scores (p < 0.05). Conclusions: The Turkish version of the MAQ can be accepted as a reliable and valid scale for use among university students. While factors such as sex, income level, and meat consumption appear to influence MAQ scores, body mass index and green eating behaviors do not have a direct effect
  • Yayın
    The effect of rapamycin treatment on mouse ovarian follicle development in dehydroepiandrosterone-induced polycystic ovary syndrome mouse model
    (Zygote, 2024) Yıldırım, Ecem; Önel, Tuğçe; Aguş, Sami; Günalan, Elif; Yılmaz, Bayram; Aydın, Mehmet Şerif; Yaba, Aylin
    Polycystic ovary syndrome (PCOS) is a complex reproductive and endocrine disorder affecting 5–10% of women of reproductive age, but the pathophysiology of PCOS still remains unknown. Here, the aim of our study was to analyze the effects of rapamycin treatment that may regulate impaired hormonal levels and folliculogenesis in dehydroepiandrosterone (DHEA)-treated PCOS mouse. We hypothesized that rapamycin may ameliorate the negative effects of PCOS in DHEA-induced PCOS mouse model. The target of rapamycin (TOR) gene product is a serine/threonine kinase that has been implicated in the control of cell growth, proliferation and autophagy, and rapamycin is a potent inhibitor of mTORC1 pathway. In this study, for the first time, mTORC1 and activation products are presented at protein and mRNA levels after rapamycin treatment in DHEA-induced PCOS mouse ovary. We showed that rapamycin treatment may regulate follicular development, hormonal levels and provide ovulation in DHEA-induced PCOS mouse. Additionally, we assessed decreased primordial follicle reserve, increased number of primary and secondary follicles, corpus luteum structure forms again after 10 days of rapamycin treatment. This study presented here suggests rapamycin treatment regulates hormonal phenotype and folliculogenesis in the ovary and also mTOR signalling pathway in granulosa cells of DHEA-induced PCOS mouse ovary which may have potential to attenuate understanding the mechanism of dominant follicle selection and anovulatory infertility.
  • Yayın
    The therapeutic effects of bioactive compounds on colorectal cancer via PI3K/Akt/mTOR signaling pathway: A critical review
    (Wiley, 2024) Demir, Kübra; Turgut, Rana; Şentürk, Selcen; Işıklar, Handan; Günalan, Elif
    Understanding the molecular signaling pathways of colorectal cancer (CRC) can be accepted as the first step in treatment strategy. Permanent mTOR signaling activation stimulates the CRC process via various biological processes. It supplies the survival of CRC stem cells, tumorigenesis, morbidity, and decreased response to drugs in CRC pathogenesis. Therefore, inhibition of the mTOR signaling by numerous bioactive components may be effective against CRC. The study aims to discuss the therapeutic capacity of various polyphenols, terpenoids, and alkaloids on CRC via the PI3K/Akt/mTOR pathway. The potential molecular effects of bioactive compounds on the mTOR pathway's upstream and downstream targets are examined. Each bioactive component causes various physiological processes, such as triggering free radical production, disruption of mitochondrial membrane potential, cell cycle arrest, inhibition of CRC stem cell migration, and suppression of glycolysis through mTOR signaling inhibition. As a result, carcinogenesis is inhibited by inducing apoptosis and autophagy. However, it should be noted that studies are primarily in vitro dose-dependent treatment researchers. This study raises awareness about the role of phenolic compounds in treating CRC, contributing to their future use as anticancer agents. These bioactive compounds have the potential to be developed into food supplementation to prevent and treat various cancer types including CRC. This review has the potential to lead to further development of clinical studies. In the future, mTOR inhibition by applying several bioactive agents using advanced drug delivery systems may contribute to CRC treatment with 3D cell culture and in vivo clinical studies.
  • Yayın
    Use of nutritional supplements in Turkish elite skiers: Preliminary data
    (Instituto Politécnico de Setúbal – Escola Superior de Educação, 2023) Turhan, Saadet; Altınok, Öykü; Yıldırım Çavak, Betül; Kaya Cebioğlu, İrem; Sanchez-Oliver, Antonio Jesús; Günalan, Elif; Leitão, Luis
    Winter sports athletes challenge with increased energy expenditure, glycogen utilization, and fluid loss due to cold environmental conditions. Nutritional supplements (NS) may provide various benefits such as improved health or performance, more effective training, and a direct performance advantage to winter sports athletes such as skiers. This study aims to investigate NS consumption in Turkish elite skiers of different competition levels. Fifty-five elite male skiers completed the online specific survey about NS consumption, which included sections on demographics, sport/training, and NS consumption. However, thirty participants were excluded from the study due to being under the age of 18. Surveys of 25 elite athletes were analyzed (44.0% of all in national competitions vs. 56.0% of all in international competitions). The disciplines of participants were alpine skiing (76.0%), cross-country skiing (20%), and snowboarding (4%). 88.0% (n=22) of the participants declared that they consumed at least one supplement. The mostly consumed NS were vitamin D (16.0%), green tea (16.0%), omega-3 fatty acids (12.0%), vitamin C (12.0%), caffeine (12.0%), and whey protein (12.0%). The major reasons for NS consumption were to increase sports performance (32.0%) and to take care of health (24.0%). The most common sites of purchase were pharmacies (32.0%) and the Internet (16.0%). The main sources of NS-consuming motivation were physicians (24.0%) and self-advice (20.0%). NS consumption moderately appeared among Turkish male skiers. Unconscious or excessive use of NS may impair performance and pose a risk to the health of the winter sports athlete. Therefore, it should be questioned medically, physiologically, culturally, and ethically whether the athletes have the necessary knowledge to make an informed choice in future studies.
  • Yayın
    Menstrüel siklusun evrelerinin uyku, iştah ve vücut ağırlığı üzerine etkileri
    (Özgür Yayınları, 2023) Özüpek, Gökçen; Altay, İkbal Süheyla; Kılıç, İbrahim Halil
    İlk adet döngüsü olan menarştan menopoza gelinceye kadar, üreme sistemini etkileyen hormonlarda aylık değişimler gerçekleşmektedir. Folikül uyarıcı hormon, luteinizan hormon, östrojen ve progesteron gibi hormonlar menstrüel siklusun gelişiminde aktif rol oynamaktadır. Özellikle, kadın üreme sisteminde etkili olan östrojen ve progesteron hormonlarına ait reseptörlerin, beyinde uykunun düzenlendiği bölgelerde bulunması, bu hormonların sekresyonunu düzenleyen menstrüel siklusun uyku üzerinde etkili olmasını sağlamaktadır. Sıklıkla geç luteal faz ve erken foliküler faz döneminde oluştuğu bildirilen uyku bozuklukları, menstrüel siklusun bu evrelerinde düşük östrojen düzeyi ile ilişkilendirilmektedir. Kadınlarda değişkenlik gösteren uyku durumunun yanı sıra, hormonal dalgalanmalara bağlı olarak, iştah ve vücut ağırlığında da farklılıklar oluşabilmektedir. Özellikle östrojen ve progesteron hormonlarının nörotransmitter maddeler ile birlikte hareket ederek, hipotalamustaki açlık ve tokluk merkezlerini etkilemesi, iştah regülasyonunu sağlayarak, vücut ağırlığında değişimlere neden olabilmektedir. Kadınlarda genellikle menstrüel siklusun luteal fazında foliküler faza göre, besin tüketim isteğindeki artışa bağlı olarak, ağırlık kazanımı yaşanabilmektedir. Ek olarak, ağırlık artışı toplam vücut suyunda gözlenen artış ile de ilişkilendirilmekte olup, bu durum luteal fazda, hem aldosteron hormonunun salınım hızının artması hem de artan progesteron düzeyinin su tutulumuna neden olması ile açıklanmaktadır ancak, bu konuda yapılan çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Bu araştırmanın amacı, menstrüel siklusun evrelerinin uyku, iştah ve vücut ağırlığı üzerine etkilerini inceleyerek, literatüre katkı sağlamaktır.
  • Yayın
    Nutritional analysis of vegan recipes: From social media to plate
    (Wiley, 2024) Yoldaş, Tuba; Kaya, Gözde Sultan; Parmaksız, Ayhan; Işıklar, Handan; Günalan, Elif
    The study aimed to determine the nutritional composition of vegan recipes shared on the Instagram social media platform and to compare these ingredients with their non-vegan/omnivorous versions. Turkish and English vegan recipes of meatballs (n = 53), burgers (n = 12), pizza (n = 15), pasta (n = 38), cake (n = 58), and cookies (n = 52) were obtained from Instagram. They all met the criteria of being shared as #vegan labeled, presented detailed information about ingredients, and only included plant-based ingredients. Afterward, non-vegan/omnivorous recipes (n = 228) were determined as equivalent to the vegan recipes in each food group, and a total of 456 recipes were evaluated. The amounts of macro- and micronutrients per 100-gram serving were obtained by the Nutritional Data System (BeBiS). According to the outcomes, the most significant differences in nutritional composition were found between vegan and non-vegan meatball recipes. The levels of cholesterol and B12 were significantly lower in English vegan recipes of meatballs, pasta, cake, and cookies compared to their non-vegan versions (p < .05). Consuming different vegan foods throughout the day could provide complementary nutrient intake and sustainable optimal health. Nevertheless, recipe-based updates could be an innovative approach in future vegan studies. In addition, analysis of vegan recipes could be considered to modulate vegan supplementation programs.
  • Yayın
    Beslenme ve infertilite: Güncel yaklaşım
    (Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 2024) Ercan Karakaya, Zeynep; Mutlu, Hayrettin
    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) infertiliteyi, çiftin en az 1 yıl ve daha fazla korunmadan, düzenli cinsel ilişkiye rağmen döllenmenin gerçekleşmemesi olarak tanımlamaktadır. Dünya çapında yaklaşık her altı kişiden birinde infertilite görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 12 aylık kısırlığa ilişkin dönem ve yaşam boyu tahmin aralığını, kadın katılımcılarla karşılaştırıldığında, erkek katılımcılar için daha az ve daha düşük olduğunu ifade etmiştir. Bu durumun kadına veya erkeğe bağlı birçok nedeni olabilmekle birlikte etiyolojisi bilinememektedir. İnfertilite tedavisinde yardımcı üreme teknolojisi uygulanabilmektedir. Bunun yanında bilimsel gelişmeler ve yapılan çalışmalarla yardımcı üreme teknolojisinin başarılı olması veya infertilite oranının azalması, değiştirilebilir yaşam tarzıyla da ilişkili bulunmuştur. İnfertilite tedavisinde yardımcı üreme teknolojisi ve değiştirilebilir yaşam tarzı önemli bir bütüncül yaklaşımdır. Doğurganlığı etkileyen beslenme gibi çevresel faktörlerin belirlenmesi, klinik ve halk sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak beslenmenin hem erkeklerde hem de kadınlarda üreme performansı ile ilişkili olabileceği konusu giderek artan bir kabul olsa da, üreme çağındaki çiftler için hala resmi bir kılavuz bulunmamaktadır. Bu derleme makalesinde beslenme, oral antioksidan tedavisi gibi değiştirilebilir yaşam tarzı müdahalelerinin kadın ve erkek kaynaklı infertilitede doğurganlığın sağlanmasında etkili olabileceğine değinilmektedir.
  • Yayın
    Effects of circuit exercise program on cognitive function, functional exercise capacity, mobility, depression, and quality of life in women with gestational diabetes
    (Hacettepe University, 2024) Turhan Tekin, Saadet; Budak, Miray; Altınok, Öykü
    Objectives: The purpose of this study was to investigate the effects of circuit exercise programs applied in addition to diet therapy on cognitive function, functional exercise capacity, mobility, depression, and QoL in women with GD. Materials and Methods: 43 women with GDM aged 18-35 years old were included and 43 were analyzed. A parallel, single-blind trial with participants allocated (1:1) to one of two groups the Exercise Group and the Diet Group. Personalized diet programs were received by all participants. In the Diet Group, only a diet program was performed. In the Exercise Group, a circuit exercise program was applied to 40-minute sessions, 3 days a week over 6 weeks in addition to the diet program. Participants were assessed at baseline, after 6 weeks for general cognitive function, attention, selective attention, functional exercise capacity, mobility, depression, and quality of life. Results: Significant differences were found in terms of MoCA, Stroop ve SF-36 Physical Functioning in both groups (p<0.05). In Time*Group evaluations, there was a significant difference in the WMS Backward Digit Span in favor of the Diet Group, and in TUG in favor of the Exercise Group (p<0.05). Conclusion: In conclusion, personalized diet programs may enhance cognitive functions, and circuit exercise programs in addition to the personalized diet program may enhance mobility and cognitive functions in women with GD.
  • Yayın
    Türkiye’de satışta olan bebek bisküvileri ve pürelerine ait ambalaj ve çevrimiçi besin etiketlerinin karşılaştırılması
    (Sağlık Bilimleri Üniversitesi, 2024) Tuncer, Bengi Su; Çelik, Kader; Karagülle, Selcen; Parmaksız, Ayhan; Günalan, Elif
    Amaç: Bu çalışmada Türkiye’de satışta olan bebek bisküvileri ve pürelerinin çevrimiçi ve ambalaj etiket bilgilerindeki besinsel içerikler arasındaki tutarlılığın değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, bu ürünlerin etiket yönetmeliğine uygunluğu da incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Bu kapsamda, Türkiye’deki alışveriş sitelerinde satışa sunulan bebek bisküvileri (n=18) ve pürelerinin (n=41) web sitelerinde ve ambalajlarındaki etiket bilgileri edinilmiştir. Daha sonra, 100 gram ürüne karşılık gelen enerji, karbonhidrat, şeker, yağ, doymuş yağ, protein ve tuz miktarları ile etiket yönetmeliğinin gerektirdiği hususlar kaydedilmiştir. Tüm veriler SPSS 26.0 programına aktarılarak, istatistiksel analizler gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Bebek bisküvilerinin çevrimiçi ve ambalaj etiketlerinde yer alan besinsel içeriğin ortalamalar arasındaki farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmazken; bebek pürelerinin çevrimiçi ve ambalajlardaki enerji ve karbonhidrat içeriklerindeki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,05). Ayrıca, bebek bisküvilerinde “6. ayından önce kullanılan ürünlerde gluten içerir/içermez” ve bebek pürelerinde "İlgili sağlık profesyonelinin tavsiyesi ile kullanılmalıdır" ifadeleri bakımından ambalaj ve çevrimiçi etiket bilgileri arasında zayıf uyum (0,00-0,20 arası Kappa) değerleri hesaplanmıştır. Sonuç: Türkiye’de satışa sunulan bebek ek gıdalarının özellikle şeker içeriğinin bilimsel literatürdeki benzer çalışmalara kıyasla çok daha yüksek olması kronik hastalıklar açısından halk sağlığını tehdit ettiğini göstermektedir. Ayrıca, internet üzerinde alışverişin yoğun olarak yapıldığı bebek ürünlerindeki etiket bilgilerinin yasal mevzuata uygunluğunda eksiklikler saptanmış olup, ilgili otoritelerce gerekli takip ve düzenlemelerin yapılması elzemdir.
  • Yayın
    Assessment of nutritional composition of Turkish Red crescent menus after the M7.8 and M7.6 earthquakes in Kahramanmaraş, Türkiye
    (Cambridge University Press, 2024) Günalan, Elif; Yoldaş, Tuba; Turgut, Rana; Yenigün, Ayça; Yıldırım Çavak, Betül; Parmaksız, Ayhan
    Objective: This study aims to evaluate the nutritional content and quality of the Turkish Red Crescent (TRC) menus delivered to earthquake victims after the 2023 earthquakes in Kahramanmaraş, Türkiye. Methods: The menus of general, search-rescue, diabetes, and celiac were obtained from the TRC following the magnitudes of 7.8 and 7.6 Kahramanmaraş earthquakes. The nutrient content of the menus was evaluated with the Nutrient Rich Food (NRF20.3) score. In addition, the menus’ energy, macronutrient, and micronutrient contents were compared with the dietary reference intake values of the Türkiye Dietary Guideline—2022, European Food Safety Authority, and Food and Drug Administration. Results: The general menu was insufficient to meet the daily requirements of vitamin D, vitamin K, vitamin C, calcium, and potassium for earthquake victims. The sodium, phosphorous, and omega-6/omega-3 ratios were much higher than the recommended intakes. The NRF20.3 score of the diabetes menu was significantly higher than the search-rescue and celiac menus (P < 0.05). The energy content of the search-rescue menu was significantly higher than that of other menus (P < 0.05). Conclusion: The several nutritional risks were determined in TRC menus for earthquake victims who suffered from the Kahramanmaraş earthquakes. Several supplementation programs can be applied to the earthquake regions to obtain strength immunity and effectively challenge posttraumatic stress symptoms.
  • Yayın
    Mikrobiyal pigmentlerin gıdalarda renklendirici olarak kullanılması
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi, 2023) Çakmak Sancar, Burcu; Öztürk, Muhsin; Akhan, Meryem; Ergün, Özer
    Günümüzde tüketicilerin sentetik gıda boyaları ile ilgili olumsuz düşüncelerinin yaygınlaşması doğal kaynaklardan elde edilen renklendiricilere olan talebi artırmıştır. Doğal kaynaklı renklendiriciler bitki, hayvan ve mikroorganizmalardan elde edilmektedir ve biyorenklendirici olarak ifade edilmektedir. Bunlardan mikroorganizmalardan elde edilen pigmentler, sağlık üzerine yararlı etkileri ve üretimdeki çeşitli avantajları sebebiyle tercih edilmektedir. Çeşitli mikroorganizmalar (Monascus, Flavobacterium, Bacillus, Paracoccus, Streptomyces, Penicillium, Rhodotarula, Brevibacterium vb. mikroorganizmaların çeşitli türleri) pigment üretme yeteneğine sahiptir; β-karoten, arpink red, riboflavin, monascus pigmenti, prodigiosin ve likopen başlıca üretilen pigmentlerdir. Mikrobiyal pigmentlerin, kolay ekstrakte edilebilmeleri, üretim maliyetlerinin düşük olması, hammadde sorunu olmaması, çevre dostu olmaları gibi çeşitli avantajları mevcuttur. Bununla birlikte bazı mikrobiyal pigmentlerin suda çözünmemesi, farklı pH koşulları altında renk değişiklikleri göstermeleri, tat değişikliğine yol açmaları, daha sınırlı renk yelpazelerinin olması gibi dezavantajları da vardır. Bu derleme mikroorganizmaların gıdalarda kullanılan renk pigmentleri ile ilgili temel bilgileri sunmaktadır.
  • Yayın
    Marinasyon yöntemlerinin kırmızı etin kimyasal ve organoleptik kalitesi üzerine etkisinin incelenmesi
    (Turkish Science and Technology Publishing (TURSTEP), 2024) Mutlu, Hayrettin; Koç Terlemez, Esra
    Bu araştırmanın amacı farklı marinasyon yöntemlerinin dana etinin organoleptik özellikleri üzerine etkilerinin araştırılmasıdır. Bu çalışmada, İstanbul ilinde yerleşik bir marketten satın alınan 2 yaşı geçmemiş dana eti kullanılmıştır. Antrikot olarak bilinen bölgeden elde edilen etler, soğan suyu, ananas suyu ve süt içinde 4°C’de 6 saat marine edilmiştir. Marine edilmiş parçalar 10 dk ortam sıcaklığında bekletilerek, yüzey sıcaklığı 174°C olan ızgarada merkez sıcaklığı 55°C olana kadar ızgara tekniğiyle pişirilmiştir. Örneklerde, pişirme öncesi (marinasyon öncesi ve sonrası) ve pişirme sonrası; pH, ağırlık kayıpları ile su aktivitesi değerleri ölçümü yapılmıştır. Altı saat süren işlemde, kontrol örneğine göre soğan ve ananas sıvısı ile marine edilen etlerde pH düşüşü yaşanırken, süt sıvısı ile marine edilen etlerde pH artışı gözlemlenmiştir. Üç farklı marinat sıvısı ile marinasyon işlemi yapılmış etin ortalama duyusal analiz puanları süt marinatı için %23,9±1,7; soğan marinatı için %30,7±2,7; ananas marinatı için %15,5±4,5 bulunmuştur (f=92.1077; p=0,0001). Yapılan analizler sonucunda dana antrikot etinin ızgara pişirme işleminde minimum ağırlık kaybı ve maksimum nem aktivitesi açısından ve duyusal analiz sonuçlarının olumlu olması yönünden süt ile marine edilmesinin daha uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Yayın
    Geriatrik bağlamda beslenmenin önemi ve geronteknolojik yaklaşımlar
    (İksad Publishing House, 2023) Kaya, Nurten; Günebak, Tuba; Orhan, Fatih; Uzunhasanoğlu, Günseli; Özgök, İ. Yaşar
    Elinde fırçası, karşısında tuali olan 68 yaşındaki Taner Bey; bulmacasını çözmeye çalışan, her bulduğu kelime karşısında gülümseyerek mutluğunu gösteren 75 yaşındaki Aziz Bey, çiçekleriyle konuşarak, yapraklarını seven 63 yaşındaki Gülfer Hanım, torunuyla kuşlara, ekmek atan 65 yaşındaki Arif Bey, gazetenin sayfalarını çevirip, toplumsal olaylarla bağını koparmayan 70 yasındaki Baha Bey, torunlarına patik örmeye çalışan 70 yaşındaki Kıymet Hanım, bunca yıllık deneyimlerini okurlarıyla paylaşmak için bir kitap yazmaya çalışan 72 yaşındaki Ali Osman Bey, evlatlarının kışlığını büyük bir zevkle hazırlamaya çalışan 75 yaşındaki Nuray Hanım, katıldığı bilimsel faaliyetlerde genç meslektaşlarıyla deneyimlerini paylaşan 61 yaşındaki Nurdan Hanım sizce yaşlı mıdır? Evlatları, torunları ve diğer sevenleri onların yaş almasından, yaşlanmasından mutlu mudurlar?
  • Yayın
    Yaşam döngüsünde beslenme ve kemik sağlığı
    (Hatipoğlu Yayıncılık, 2023) Kutlu, Deniz; Mutlu, Hayrettin; Tayfur, Muhittin; Aydenk Köseoğlu, Sabiha Zeynep
    Beslenme ve diyetetik bilimi alanında araştırmalar, projeler, eğitim amaçlı toplantılar, bu faaliyetler sonucunda makaleler, raporlar ve kitapların yayımlanması, yabancı dillerden çeviriler yapılarak bilimi ilerletmeyi, sonraki kullanıcılar üzerinde olumlu bir etki yaratarak insan sağlığını olumlu yönde etkilemeyi hedeflemiştir. Genellikle, klinik deneyler ve çalışmalardan elde edilen birincil verilerin yanı sıra, randomize kontrollü çalışmaların sistematik incelemelerini destekleyen bir araştırma kanıtları hiyerarşisine odaklanırız. Bununla birlikte, eğitim ve öğretimden yararlanan veya bunlara odaklanan araştırmalar, beslenme ve diyetetik de dahil olmak üzere tüm sağlık disiplinlerinin uygulamalarında kilit bir rol oynamaktadır. Diyetisyenlerin sadece yurtiçinde ve yurt dışındaki diğer diyetisyenlerin uygulamalarını değil, aynı zamanda diğer meslekleri de daha iyi etkileyebilmeleri, daha geniş toplumda bir etkiye sahip olabilmeleri için daha dışa dönük olma ihtiyaçları olduğu kabul edilmektedir. Pek çok meslekte olduğu gibi, profesyonel kimliği ve yönünü korumanın yanı sıra başkalarını etkilemeye çalışmak ve diyetisyenlerin yeterlilik ve kariyerlerinde ilerlemeleri ve yeni bir alanlarda ortaya çıkan değişen istihdam piyasası fırsatlarından yararlanabilmeleri için hedeflerine ulaşmada yolların görünürlüğünü arttırmanın ciddi zorluğu vardır. Meslek grubu olarak, yalnızca geleceğin beslenme ve diyetetik mesleğinin özlemlerini karşılamak değil, aynı zamanda hizmet verdiğimiz toplulukların sağlığını da iyileştirme potansiyeline sahibiz. Bu nedenle, gelecekte beslenme ve diyetetik pratiğinin yenilenmesine yardımcı olmak için, araştırma projelerinin aktif, derinlemesine deneyimler olması önemlidir. Böylece gelecekteki uygulayıcılar hem kanıta dayalı hem de uygulamaya uygulanmasına ilişkin kritik düşüncelerle meşgul olabilirler. Bununla birlikte, etkili klinik kararlar verebilmek için araştırma bulgularının uygulanması resmin sadece bir parçasıdır, diğeri ise bireylerin kendi bakımlarıyla ilgili kararları uygulaması ve bu çalışmalara dahil edilmesidir. Bireyler merkezli bakımı desteklemeye yönelik yaklaşımlarımızın, hem başlangıç eğitiminin hem de . ÖNSÖZ Prof.Dr. Muhittin Tayfur Doç.Dr. S. Zeynep Aydenk Köseoğlu v sürekli profesyonel gelişimin bir parçası olarak beslenme ve diyetetik alanında iş gücünün nasıl daha geliştirilmesi gerektiğinin öneminin bilinmesi gerekmektedir. “Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-16” başlığı altındaki bu kitapta da öğrenciler, diyetisyenler için gerekli, güncel ve tartışılmakta olan konular seçilmiş ve hazırlanmıştır. Kitap 10 bölümden oluşmaktadır. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-16 kitabımızın içeriği olarak: Likopen: kardiyovasküler risk faktörlerine karşı güçlü bir antioksidan, kurkumin ve kanser, inflamatuar deri hastalıklarında beslenmenin rolü, çay olarak tüketilen bitkilerin kanser ile ilişkisi ve haritalandırması, çocuklarda seçici yeme davranışı ile annelerin besleme uygulamaları ilişkili midir?, yaşam döngüsünde beslenme ve kemik sağlığı, bitkisel omega-3 kaynakları ve tüketim önerileri, tat algısı bozuklukları ve hastalıklarla ilişkisi, gençlerde sağlıklı beslenme, sürdürülebilirlik perspektifinde ekmek atığı ve artığı yönetimi konularını içermektedir. Bu kitabın hazırlanmasında yoğun emek ve katkı veren, bilgi ve deneyimlerini paylaşan yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Kitabın basılması ve yayımlanması konusunda emeği geçenlere de teşekkür ederiz. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-16’nın, beslenme ve diyetetik alanında eğitim-öğrenim gören öğrencilerimiz, çalışan diyetisyenler için yararlı bir kaynak olmasını diliyoruz.