Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Diğer Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 9 / 9
  • Yayın
    Menstrüel siklusun evrelerinin uyku, iştah ve vücut ağırlığı üzerine etkileri
    (Özgür Yayınları, 2023) Özüpek, Gökçen; Altay, İkbal Süheyla; Kılıç, İbrahim Halil
    İlk adet döngüsü olan menarştan menopoza gelinceye kadar, üreme sistemini etkileyen hormonlarda aylık değişimler gerçekleşmektedir. Folikül uyarıcı hormon, luteinizan hormon, östrojen ve progesteron gibi hormonlar menstrüel siklusun gelişiminde aktif rol oynamaktadır. Özellikle, kadın üreme sisteminde etkili olan östrojen ve progesteron hormonlarına ait reseptörlerin, beyinde uykunun düzenlendiği bölgelerde bulunması, bu hormonların sekresyonunu düzenleyen menstrüel siklusun uyku üzerinde etkili olmasını sağlamaktadır. Sıklıkla geç luteal faz ve erken foliküler faz döneminde oluştuğu bildirilen uyku bozuklukları, menstrüel siklusun bu evrelerinde düşük östrojen düzeyi ile ilişkilendirilmektedir. Kadınlarda değişkenlik gösteren uyku durumunun yanı sıra, hormonal dalgalanmalara bağlı olarak, iştah ve vücut ağırlığında da farklılıklar oluşabilmektedir. Özellikle östrojen ve progesteron hormonlarının nörotransmitter maddeler ile birlikte hareket ederek, hipotalamustaki açlık ve tokluk merkezlerini etkilemesi, iştah regülasyonunu sağlayarak, vücut ağırlığında değişimlere neden olabilmektedir. Kadınlarda genellikle menstrüel siklusun luteal fazında foliküler faza göre, besin tüketim isteğindeki artışa bağlı olarak, ağırlık kazanımı yaşanabilmektedir. Ek olarak, ağırlık artışı toplam vücut suyunda gözlenen artış ile de ilişkilendirilmekte olup, bu durum luteal fazda, hem aldosteron hormonunun salınım hızının artması hem de artan progesteron düzeyinin su tutulumuna neden olması ile açıklanmaktadır ancak, bu konuda yapılan çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Bu araştırmanın amacı, menstrüel siklusun evrelerinin uyku, iştah ve vücut ağırlığı üzerine etkilerini inceleyerek, literatüre katkı sağlamaktır.
  • Yayın
    Türkiye’de satışta olan bebek bisküvileri ve pürelerine ait ambalaj ve çevrimiçi besin etiketlerinin karşılaştırılması
    (Sağlık Bilimleri Üniversitesi, 2024) Tuncer, Bengi Su; Çelik, Kader; Karagülle, Selcen; Parmaksız, Ayhan; Günalan, Elif
    Amaç: Bu çalışmada Türkiye’de satışta olan bebek bisküvileri ve pürelerinin çevrimiçi ve ambalaj etiket bilgilerindeki besinsel içerikler arasındaki tutarlılığın değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, bu ürünlerin etiket yönetmeliğine uygunluğu da incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Bu kapsamda, Türkiye’deki alışveriş sitelerinde satışa sunulan bebek bisküvileri (n=18) ve pürelerinin (n=41) web sitelerinde ve ambalajlarındaki etiket bilgileri edinilmiştir. Daha sonra, 100 gram ürüne karşılık gelen enerji, karbonhidrat, şeker, yağ, doymuş yağ, protein ve tuz miktarları ile etiket yönetmeliğinin gerektirdiği hususlar kaydedilmiştir. Tüm veriler SPSS 26.0 programına aktarılarak, istatistiksel analizler gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Bebek bisküvilerinin çevrimiçi ve ambalaj etiketlerinde yer alan besinsel içeriğin ortalamalar arasındaki farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmazken; bebek pürelerinin çevrimiçi ve ambalajlardaki enerji ve karbonhidrat içeriklerindeki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,05). Ayrıca, bebek bisküvilerinde “6. ayından önce kullanılan ürünlerde gluten içerir/içermez” ve bebek pürelerinde "İlgili sağlık profesyonelinin tavsiyesi ile kullanılmalıdır" ifadeleri bakımından ambalaj ve çevrimiçi etiket bilgileri arasında zayıf uyum (0,00-0,20 arası Kappa) değerleri hesaplanmıştır. Sonuç: Türkiye’de satışa sunulan bebek ek gıdalarının özellikle şeker içeriğinin bilimsel literatürdeki benzer çalışmalara kıyasla çok daha yüksek olması kronik hastalıklar açısından halk sağlığını tehdit ettiğini göstermektedir. Ayrıca, internet üzerinde alışverişin yoğun olarak yapıldığı bebek ürünlerindeki etiket bilgilerinin yasal mevzuata uygunluğunda eksiklikler saptanmış olup, ilgili otoritelerce gerekli takip ve düzenlemelerin yapılması elzemdir.
  • Yayın
    Assessment of nutritional composition of Turkish Red crescent menus after the M7.8 and M7.6 earthquakes in Kahramanmaraş, Türkiye
    (Cambridge University Press, 2024) Günalan, Elif; Yoldaş, Tuba; Turgut, Rana; Yenigün, Ayça; Yıldırım Çavak, Betül; Parmaksız, Ayhan
    Objective: This study aims to evaluate the nutritional content and quality of the Turkish Red Crescent (TRC) menus delivered to earthquake victims after the 2023 earthquakes in Kahramanmaraş, Türkiye. Methods: The menus of general, search-rescue, diabetes, and celiac were obtained from the TRC following the magnitudes of 7.8 and 7.6 Kahramanmaraş earthquakes. The nutrient content of the menus was evaluated with the Nutrient Rich Food (NRF20.3) score. In addition, the menus’ energy, macronutrient, and micronutrient contents were compared with the dietary reference intake values of the Türkiye Dietary Guideline—2022, European Food Safety Authority, and Food and Drug Administration. Results: The general menu was insufficient to meet the daily requirements of vitamin D, vitamin K, vitamin C, calcium, and potassium for earthquake victims. The sodium, phosphorous, and omega-6/omega-3 ratios were much higher than the recommended intakes. The NRF20.3 score of the diabetes menu was significantly higher than the search-rescue and celiac menus (P < 0.05). The energy content of the search-rescue menu was significantly higher than that of other menus (P < 0.05). Conclusion: The several nutritional risks were determined in TRC menus for earthquake victims who suffered from the Kahramanmaraş earthquakes. Several supplementation programs can be applied to the earthquake regions to obtain strength immunity and effectively challenge posttraumatic stress symptoms.
  • Yayın
    Yaşam döngüsünde beslenme ve kemik sağlığı
    (Hatipoğlu Yayıncılık, 2023) Kutlu, Deniz; Mutlu, Hayrettin; Tayfur, Muhittin; Aydenk Köseoğlu, Sabiha Zeynep
    Beslenme ve diyetetik bilimi alanında araştırmalar, projeler, eğitim amaçlı toplantılar, bu faaliyetler sonucunda makaleler, raporlar ve kitapların yayımlanması, yabancı dillerden çeviriler yapılarak bilimi ilerletmeyi, sonraki kullanıcılar üzerinde olumlu bir etki yaratarak insan sağlığını olumlu yönde etkilemeyi hedeflemiştir. Genellikle, klinik deneyler ve çalışmalardan elde edilen birincil verilerin yanı sıra, randomize kontrollü çalışmaların sistematik incelemelerini destekleyen bir araştırma kanıtları hiyerarşisine odaklanırız. Bununla birlikte, eğitim ve öğretimden yararlanan veya bunlara odaklanan araştırmalar, beslenme ve diyetetik de dahil olmak üzere tüm sağlık disiplinlerinin uygulamalarında kilit bir rol oynamaktadır. Diyetisyenlerin sadece yurtiçinde ve yurt dışındaki diğer diyetisyenlerin uygulamalarını değil, aynı zamanda diğer meslekleri de daha iyi etkileyebilmeleri, daha geniş toplumda bir etkiye sahip olabilmeleri için daha dışa dönük olma ihtiyaçları olduğu kabul edilmektedir. Pek çok meslekte olduğu gibi, profesyonel kimliği ve yönünü korumanın yanı sıra başkalarını etkilemeye çalışmak ve diyetisyenlerin yeterlilik ve kariyerlerinde ilerlemeleri ve yeni bir alanlarda ortaya çıkan değişen istihdam piyasası fırsatlarından yararlanabilmeleri için hedeflerine ulaşmada yolların görünürlüğünü arttırmanın ciddi zorluğu vardır. Meslek grubu olarak, yalnızca geleceğin beslenme ve diyetetik mesleğinin özlemlerini karşılamak değil, aynı zamanda hizmet verdiğimiz toplulukların sağlığını da iyileştirme potansiyeline sahibiz. Bu nedenle, gelecekte beslenme ve diyetetik pratiğinin yenilenmesine yardımcı olmak için, araştırma projelerinin aktif, derinlemesine deneyimler olması önemlidir. Böylece gelecekteki uygulayıcılar hem kanıta dayalı hem de uygulamaya uygulanmasına ilişkin kritik düşüncelerle meşgul olabilirler. Bununla birlikte, etkili klinik kararlar verebilmek için araştırma bulgularının uygulanması resmin sadece bir parçasıdır, diğeri ise bireylerin kendi bakımlarıyla ilgili kararları uygulaması ve bu çalışmalara dahil edilmesidir. Bireyler merkezli bakımı desteklemeye yönelik yaklaşımlarımızın, hem başlangıç eğitiminin hem de . ÖNSÖZ Prof.Dr. Muhittin Tayfur Doç.Dr. S. Zeynep Aydenk Köseoğlu v sürekli profesyonel gelişimin bir parçası olarak beslenme ve diyetetik alanında iş gücünün nasıl daha geliştirilmesi gerektiğinin öneminin bilinmesi gerekmektedir. “Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-16” başlığı altındaki bu kitapta da öğrenciler, diyetisyenler için gerekli, güncel ve tartışılmakta olan konular seçilmiş ve hazırlanmıştır. Kitap 10 bölümden oluşmaktadır. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-16 kitabımızın içeriği olarak: Likopen: kardiyovasküler risk faktörlerine karşı güçlü bir antioksidan, kurkumin ve kanser, inflamatuar deri hastalıklarında beslenmenin rolü, çay olarak tüketilen bitkilerin kanser ile ilişkisi ve haritalandırması, çocuklarda seçici yeme davranışı ile annelerin besleme uygulamaları ilişkili midir?, yaşam döngüsünde beslenme ve kemik sağlığı, bitkisel omega-3 kaynakları ve tüketim önerileri, tat algısı bozuklukları ve hastalıklarla ilişkisi, gençlerde sağlıklı beslenme, sürdürülebilirlik perspektifinde ekmek atığı ve artığı yönetimi konularını içermektedir. Bu kitabın hazırlanmasında yoğun emek ve katkı veren, bilgi ve deneyimlerini paylaşan yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Kitabın basılması ve yayımlanması konusunda emeği geçenlere de teşekkür ederiz. Beslenme ve Diyetetik Güncel Konular-16’nın, beslenme ve diyetetik alanında eğitim-öğrenim gören öğrencilerimiz, çalışan diyetisyenler için yararlı bir kaynak olmasını diliyoruz.
  • Yayın
    Riboflavin cooking losses and bioaccessibility in red meats
    (Taylor & Francis, 2023) Demir, Kübra; Ertekin Tezcan, Elanur; Kesik, Sultan; Uğur, Halime; Yaman, Mustafa; Çatak, Jale
    This study aimed to investigate the loss of riboflavin in meats by different cooking methods and determine the bioaccessibility of riboflavin in meat products using a simulated in vitro gastrointestinal system. The measured amount of riboflavin in raw meats was in the range of 75–195 µg/100 g. Cooking loss of riboflavin were between 5.09–89.23%. Riboflavin bioaccessibility was between 10–60%. In this study, it was revealed that riboflavin content in meats, which is an important part of nutrition, was affected by in vitro digestion. It is a well-known fact that nutrient losses can occur with cooking food.
  • Yayın
    Determination of content, cooking loss, and bioaccessibility of thiamine in red meats using in vitro simulated human gastrointestinal digestion system
    (Planta Piloto de Ingenieria Quimica, 2023) Demir, Kübra; Ertekin Tezcan, Elanur; Uğur, Halime; Yaman, Mustafa; Çatak, Jale
    Meats are considered a valuable part of the human diet and a best source of B-group vita-mins. Thus, investigations that measure the losses by cooking and bioaccessibilities of micronutrients are crucial to knowing the vitamin amounts in meats. The aim of this research was to investigate the content and loss of thiamine in meats by four different cooking practices, boiling, roasting, grilling, and frying, and to determine the bioaccessibility of thiamine in cooked meats by a simulated in vitro human gastrointestinal digestion system. High-performance liquid chroma-tography was used to detect the contents of thiamine in each raw and cooked meat. In raw meats, the meas-ured thiamine amounts varied from 58.67 to 159 μg/100 g. After cooking, the amounts of thiamine ranged between 21 – 93 μg/100 g. While the lowest thi-amine loss was determined in the boiled mutton thigh (8%), the highest loss was found in roasted veal thigh and mutton sleeve with 64%. The bioaccessibilities of thiamine in meats after digestion ranged from 12 to 83 μg/100 g. The highest thiamine bioaccessibility was in the grilled veal chop with 91%, while the lowest bi-oaccessibility was found in the roasted mutton sleeve with 12%. The bioaccessibility of vitamins may be re-markably influenced by factors such as stability, pH of the gastrointestinal tract, and temperature. Deter-mining the bioaccessibility of thiamine in meats after cooking and digestion is important for the correct evaluation of the daily intake values of these vitamins.
  • Yayın
    Depremzedelerin optimal sağlığı için besinsel takviyelerin önemi
    (Özgür Yayınları, 2023) Turgut, Rana; Yenigün, Ayça; Mutlu, Hayrettin; Günalan, Elif; Öztürk, Musa; Kırca, Mustafa
    (Dünya Sağlık Orgütü, doğal afeti "dış yardım gerektirecek kadar büyük ve ani ekolojik fenomen" olarak tammlamaktadır. Yer kabuğunda ani olarak ortaya çıkan enerjinin dalgalar halinde yer yüzeyini sarsmasıyla görülen dep-remler, can kapplarmın yanı sıra ciddi ekonomik kayıplara da neden olan önemli doğal afetlerdendir (Bao ve ark, 2021). Afet hazırlığı içerisinde yer alan "afet beslenmesi" kavramı 2000'li yıllarda geliştirilen yeni bir kavramdır (Koenig ve Schultz, 2010). Doğal afet sırasında gıda ve beslenme yönetimi ise afetin evresine göre farklılık göstermektedir ("Euboyama-Kasaoka ve Pur-ba, 2014).
  • Yayın
    İrisin ve metabolik hastalıklar ilişkisinin yaşam döngüsünde incelenmesi
    (Sağlık Bilimleri Üniversitesi, 2022) Yılmaz, Solmaz Ece; Mutlu, Hayrettin
    İrisin ilk kez 2012 yılında egzersizle uyarılan bir miyokin olarak tanımlanmıştır. Tip I membran protein olan fibronektin tip III domain 5 (FNDC5)‘in proteolitik ürünüdür. İskelet kasının diğer dokular ile iletişimi miyokinler olarak bilinen hormonların salınımı ile sağlanmaktadır. Egzersizin olumlu etkilerinin miyokinlerden sağlandığı öne sürülmüştür. İrisin akut egzersize cevap olarak salgılanır, beyaz yağ dokusunun kahverengileşmesini sağlayarak termojenez yoluyla enerji harcamasını artırır. İrisinin termojenik etkisinin bazı metabolik hastalıklarda ve egzersizle iyileşme sağlanan bozukluklarda terapötik rolü olabileceği görülmüştür. İrisin ve obezite ilişkisinin araştırıldığı çalışmalara göre BKİ ve irisin düzeyleri pozitif korelasyon görülmüştür. Tip 1 diyabete sahip bireylerde irisin seviyesi yüksek seyrederken Tip 2 diyabete ve gestasyonel diyabete sahip bireylerde düşük bulunmuştur. Kardiyovasküler hastalıklarda miyokardiyumdan daha az irisin salgılanmaktadır. Metabolik sendromu olan bireylerde de irisinde yükselmeye yönelim fazladır. Özellikle yaşlılarda kas kütlesi kaybını önlemede ve osteoporoz kırıkları açısından irisin olumlu etki göstermektedir. Alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığında ise hastalığın şiddetlenmesiyle irisin düzeylerinin azaldığı görülmüştür. Hem yetişkin hem de çocuklarda egzersiz ve yaşam tarzı değişikliği uygulamalarının irisin düzeylerine etkisine ilişkin çalışma sonuçları çelişkilidir. Bu derlemede irisinin obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, metabolik sendrom, metabolik kemik hastalıkları, alkolik olmayan karaciğer yağlanması ile ilişkisi farklı yaş grupları üzerinde araştırılmıştır.
  • Yayın
    Tiroid hastalıklarında mikrobiyotanın rolü
    (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, 2022) Ercan Karakaya, Zeynep; Mutlu, Hayrettin
    Bağırsak mikrobiyotası, konakçının sindirim ve immünolojik homeostazını sağlaması için gereklidir. Mikrobiyota homeostazı bozulduğunda ve disbiyoz meydana geldiğinde, epitel bariyerin bozulması başta immünolojik ve metabolik olmak üzere bağırsak ve sistemik bozukluklara yol açmaktadır. Bağırsak yolunun rolü, eksojen ve endojen iyodotironinler dahil olmak üzere besinlerin, ilaçların, hormonların, tiroid homeostazında yer alan mikro besinlerin metabolizmasında çok önemlidir. Yapılan çalışmalarda, bağırsak disbiyozu daha çok otoimmün tiroid hastalıklarında, tiroid karsinomunda tespit edilmiştir. Buna ek olarak, tiroid hastalıklarında bakteri çeşitliliği ve plazma tiroid parametreleri ile bakteri çeşitliliği arasında korelasyon gözlenmiştir. Buna rağmen tiroid homeostazı ile mikrobiyota bileşimi arasındaki bağlantı henüz netliğe kavuşmamıştır. Tiroid hastalıklarından muzdarip hastaları tedavi ederken, önerilecek probiyotik desteğinin, bağırsak bileşimine uygun yapılması konusunda ilgili klinik çalışmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir.