Pedodonti Ana Bilim Dalı Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Yayın Biomimetic management of orthodontic white spot lesions(Royal Society of Chemistry, 2025) Tunalı, Esra; Karaçay, Şeniz; Özen, Buğra; Albayrak, ÖnderObjectives: white spot lesions (WSLs) may develop in patients with inadequate oral hygiene during orthodontic treatment. This study aimed to develop a natural remineralization agent by creating artificial WSLs in vitro. Materials/methods: WSLs were created in teeth with orthodontic buttons in vitro. The teeth were divided into the following groups: P11-4 (group 1), Nano-HA solution before sintering (group 2), Nano-HA solution after sintering (group 3), P11-4 and Nano-HA mixture before sintering (group 4), P11-4 and Nano-HA mixture after sintering (group 5), boron-containing Nano-HA mixture before sintering (group 6), boron-containing Nano-HA mixture after sintering (group 7), CPP-ACP (group 8), and artificial saliva (group 9). Measurements were taken before and after demineralization, and at the 7th, 14th, 21st, and 28th days of remineralization. Images were recorded using DIAGNOcam and VistaCamIX, area measurements were made using ImageJ, and SEM was used for remineralization assessment. Results: all groups except group 9 showed a reduction in the WSL area, with statistically significant results. SEM analysis revealed the lowest remineralization in groups 8 and 9, while the other groups exhibited more intense remineralization. Conclusions: the most successful groups for WSL remineralization were those containing pure Nano-HA (groups 2 and 3), with the other groups showing varying levels of remineralization.Yayın Travma sonucu alt süt kesici ve kanin dişlerde görülen sublüksasyon(Çocuk Dişhekimleri Derneği, 2025) Savaş, Çiğdem; Yılmaz, Dilek Özge; Üstün, NilüferAMAÇ: Süt dentisyon döneminde dentoalveolar travmalar; düşme, kavga, oyun veya sportif aktivitelerde meydana gelen kaza ve yaralanmalar nedeniyle sıklıkla meydana gelmektedir. Lüksasyon yaralanmaları, süt dentisyon döneminde en sık görülen dental travma çeşitlerinden biridir. Süt dişi travmaları ile oluşan şiddetli yaralanmalar sonrasında sürekli dişlerde çeşitli sekeller meydana gelebilmektedir. Süt dişi travmalarında doğru tanı, zamanında tedavi ve düzenli takip, dişin prognozunu doğrudan etkileyen belirleyici faktörler olup, bu sürecin etkin ve sistematik şekilde yönetilmesi klinik başarı açısından kritik öneme sahiptir. Bu vaka raporunda, dental travma sonucu alt süt kesici ve kanin dişlerde görülen sublüksasyon yaralanmasındaki tedavi yaklaşımı ve takibi bildirilmektedir. OLGU: 4,5 yaşında, sistemik olarak sağlıklı erkek hasta kliniğimize dental travmadan hemen sonra başvurmuştur. Alınan anamnezde, çocuğun okulda alt çenesine tekme atıldığı ve ağzını kapattığında etkilenen bölgedeki dişlerinde ağrısı olduğu bildirilmiştir. Klinik muayene sonrası alt süt kesici ve kanin dişlerin lingual diş eti oluğunda hemoroji ve bu dişlerde hafif mobilite saptanmıştır. Alınan panoramik radyografi sonrası herhangi bir kök kırığı ya da mandibulada eklem kırığı saptanmamıştır. İlk seansta sekonder travmayı önlemek adına oklüzyon yükseltme planlanmıştır. İzolasyon sağlanamadığı için 75 ve 85 numaralı dişlerin oklüzal yüzeylerine yüksek viskoziteli cam iyonomer siman (EQUIA Forte Fil) uygulanarak kesici dişlerin teması engellenmiştir. Antibiyotik (amoksisilin grubu) reçete edilmiştir. Hastanın ailesi beslenme ve fırçalama konusunda bilgilendirilmiştir. Hasta 10 gün sonra kontrole çağrılmış ve travmadan etkilenen dişlerin mobilite-ağrı gibi semptomları olmadığının görülmesi üzerine, cam iyonomer siman kaldırılarak normal oklüzal kontaklar sağlanmıştır. Hastanın 3. ve 6. aylarda kontrollerinde klinik ve radyografik muayenesi yapılmış ve dişlerin asemptomatik olduğu görülmüştür. SONUÇ: Süt dişi yaralanmaları her an karşılaşılabilecek, sonuçları ise çocukların günlük aktivitelerini etkileyebilecek bir durumdur. Hekim tarafından doğru teşhis, tedavi ve takip süreçlerinin yürütülmesi kadar, ebeveyn ve bakıcıların da yeterli düzeyde bilgilendirilip sürece aktif katılım göstermesi, uzun vadeli başarılı klinik sonuçların elde edilmesinde kritik rol oynamaktadır.Yayın Dental travma sonucu üst santral dişte oluşan kök kırığının gecikmiş tedavisi: 12 aylık takip(Çocuk Dişhekimleri Derneği, 2025) Özşen, Gülçin; Esentürk, Gülce; Arat Maden, Eda; Demirkaya, CanAMAÇ Karma dişlenme döneminde dental travmalar oldukça sık görülmekte olup, kron kırıkları en sık karşılaşılan dental travma türüdür. Bu yaralanmalarda tedavi seçenekleri travmanın şiddeti, hastanın yaşı, başvuru süresi, kök gelişim seviyesi ve çevre dokuların durumu gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu olgu bildiriminde travmatik yaralanma sonucu daimi üst santral dişte gelişen kök kırığının endodontik tedavisi ve 12 aylık takibi sunulmaktadır. OLGU9 yaşında erkek hasta, üst sol santral dişinden kaynaklanan ağrı ve intraoral şişlik nedeniyle kliniğimize başvurmuştur. Hastadan alınan anamnezde 3 ay önce travma nedeni ile üst santral dişlerde kron kırığı meydana geldiği, ancak şikayeti olmadığı için hekime başvurulmadığı, bir hafta önce palatina ve bukkal sulkusu içeren intraoral enfeksiyon gelişmesi sebebiyle devlet hastanesine başvurulduğu ve antibiyotik reçete edilerek bir çocuk diş hekimine yönlendirildiği öğrenilmiştir. Klinik muayenede sağ santral dişin vital olduğu, sol santral dişin ise devital olduğu, apeksi hizasında şişlik ve mobilite olduğu tespit edilmiştir. Radyografik muayenede sağ ve sol üst santral dişlerin kök gelişimini tamamlamadıkları ve sol santral dişin apeksi hizasında radyolüsensi gözlenmiştir. Lokal anestezi altında sol santral dişe endodontik giriş sağlanmasını takiben, kanallar %2,5 NaOCl ile irrige edilimiş ve kök kanalına kalsiyum hidroksit patı yerleştirilmiştir. Aynı seans sağ santral diş geçici olarak restore edilmiştir. 10 gün sonra dişin kök ucu hizasında tekrar intraoral apse görülmesi nedeniyle pansuman yapılmış, tekrar kalsiyum hidroksit patı yerleştirilmiş ve hastaya antibiyotik reçete edilmiştir. 1 hafta sonra şişliğin devam etmesi ve bukkalde 6-7 mm derinliğinde periodontal cep tespit edilmesi nedeniyle aynı seansta cep kürete edilmiş ve kök kırığı şüphesi ile hastadan tomografik görüntüleme talep edilmiştir. Alınan görüntülemede, servikalden kökün orta üçlüsüne uzanan oblik bir kök kırığı tespit edilmiştir. Kanal içindeki mevcut kalsiyum hidroksit uzaklaştırılarak, kök kanalına antibiyotik patı yerleştirilmiştir. 2 hafta sonra intraoral apsede gerileme ve yapışık dişetinde iyileşme gözlenmesi üzerine kök kanalı MTA (Mineral Trioxide Aggregate) ile doldurulmuş, giriş kavitesi kompozit rezinle restore edilmiştir. Bir ay sonra estetik restorasyonlar tamamlanmıştır. 9. ay kontrolünde sol santral dişte herhangi bir klinik ve radyografik patoloji gözlenmezken, sağ santral dişte intraoral apse ve radyografide periapikal bölgede radyolüsensi tespit edilmiştir. Aynı seans kanal tedavisine başlanmış, sonrasında kök kanallarına kalsiyum hidroksit patı yerleştirilmiştir. Bir ay sonra biyoseramik esaslı kanal dolgu patı ve tek kon gutta-perka ile doldurulmuştur. 12 aylık takip sonucunda, klinik semptom gözlenmemiş olup, periradiküler dokularda kemik trabekülasyonunun başladığı izlenmiştir. SONUÇ Dental travma sonrası erken dönemde diş hekimine başvurulmaması ve tedavinin gecikmesi, mevcut tedavi sürecini daha karmaşık hale getirebilir. Özellikle iyileşmeyen ya da tekrarlayan klinik semptomların varlığında, erken tanı ve uygun tedavi planlaması için ileri görüntüleme yöntemlerine başvurulması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle tedavi sonrası takip, tedavinin bir parçasıdır.Yayın Çocuk hastada kompound odontomanın konservatif tedavisi: Bir olgu sunumu(Çocuk Dişhekimleri Derneği, 2025) Uzun Pekintürk, Berre; Türkan, İrem; Yoğurucu Değerli, GizemGiriş ve Amaç: Odontomalar, morfolojik olarak normal hücreler içermekle birlikte yapısal organizasyonları kusurlu olan odontojenik lezyonlar olarak kabul edilirler (1) . Mine, dentin, sement ve pulpa gibi odontojenik yapılardan oluşan, yüksek derecede farklılaşma gösteren, genellikle asemptomatik ilerleyen benign tümörlerdir (2). Yavaş ve ağrısız büyümeleriyle tanımlanan odontomalar, bazı durumlarda diş sürmesinde gecikme, dişlerin gömülü kalması, ilgili bölgede ağrı, kemikte ekspansiyon ve kök rezorbsiyonu gibi belirtilere yol açabilirler (3). Odontomaların tedavisi cerrahi eksizyondur. Kistik dejenerasyon potansiyeli nedeniyle odontomanın etrafındaki yumuşak doku ile birlikte eksizyonu önerilen tedavi şeklidir (4). Bu olgu raporunda sağ maksiller bölgede gelişmiş olan kompound odontoma tanısı alan 7 yaşındaki hastanın klinik ve radyografik bulguları sunulmuştur. Olgu: 7 yaşındaki hasta sağ maksiller kanin-premolar bölgesinde 1 senedir mevcut olan ağrısız, fikse bir şişlik ve 54 - 55 numaralı dişlerin mobilitesi şikayetiyle kliniğimize başvurmuştur. Aldığımız anamnez doğrultusunda sistemik hastalığı bulunmayan hastanın 53 numaralı dişinin 2 ay önce kendiliğinden eksfoliye olduğu bilgisi edinilmiştir. İntraoral muayenede bölgeyi içine alan abse,fistül veya çürük tespit edilmemiştir. Yapılan radyografik muayenede ilgili bölgede çok sayıda radyoopak diş benzeri yapının mevcudiyeti dikkat çekmiştir. Çevre dokularla ilişkisini görmek ve tanımızı desteklemek amacıyla konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüsü alınmıştır. Kompound odontoma ön tanısı ile hastanın sağ maksiller kanin-premolar bölgesindeki diş benzeri yapılar lokal anestezi altında eksize edilmiştir. Mobilitesi olan 54 ve 55 numaralı dişlerin çekimi yapılmıştır. Histopatolojik inceleme ile eksize edilen dokunun kompound odontoma olduğunu doğrulanmıştır. 1 hafta sonraki kontrolde ilgili bölgedeki intraoral şişliğin iyileştiği gözlenmiştir. Yer kaybını önlemek amacıyla üst çeneye Nance apareyi yapılmış ve dişlerin fizyolojik sürmesi takip edilmiştir. Sonuç: Kompound odontomanın enükleasyon yöntemiyle tedavisinin ardından semptomlar ortadan kalkmıştır. Daimi dentisyona geçişteki boşluğu idame ettirebilmek amacıyla Nance apareyi uygulanmış, dişlerin fizyolojik sürmesi devam etmiştir. Böylece erken yaşta tanı ve tedavisinin yapılması ile gelişmekte olan oklüzyon üzerine herhangi bir zararlı etki oluşmaksızın tüm dişlerin normal pozisyonlarını almaları sağlanabilecektir. Karışık dişlenme döneminde yapılacak ayrıntılı dental muayene daimi dişlenmeye sağlıklı bir geçişin sağlanmasında büyük yararlar sağlayacaktır.Yayın Büyük azı keser hipomineralizasyonu kaynaklı anterior dişlerdeki hipomineralize alanların rezin infiltrasyon tekniği ile tedavisi(Çocuk Dişhekimleri Derneği, 2025) Kaçmaz, Nazlıcan; Özşen, Gülçin; Yoğurucu Değerli, Gizem; Esentürk, GülceAMAÇ Büyük Azı Keser Hipomineralizasyonu (BAKH), özellikle birinci büyük azı ve kesici dişlerde görülen, mine matürasyonundaki bozulma sonucu ortaya çıkan bir gelişimsel defekttir. BAKH’a bağlı oluşan opak beyaz/kahverengi lezyonlar, çocuk hastalarda estetik kaygıya ve psikososyal sorunlara yol açabilir. Özellikle anterior bölgede yer alan hipomineralize alanların minimal invaziv yöntemlerle tedavi edilmesi, hem estetik beklentileri karşılamakta hem de mine dokusunun daha fazla harabiyetini önlemektedir. Bu olgu bildiriminde, BAKH’a bağlı anterior dişlerde oluşan hipomineralize alanların rezin infiltrasyon tekniğiyle başarılı bir şekilde tedavisi sunulmaktadır. OLGU Estetik kaygı ile kliniğimize başvuran, sistemik olarak sağlıklı 8 yaşında kız hastanın yapılan klinik değerlendirmesinde alt anterior bölgede yer alan daimi kesici dişlerde BAKH’a bağlı opak beyaz lezyonlar tespit edilmiştir. Üst anterior dişlerde gözlenen çapraz kapanışın düzeltilmesi amacıyla hastaya ekspansiyon tedavisi planlanmış ve tedavi sürecine başlanmıştır. Bu süreçte, alt dişler kaynaklı estetik kaygının giderilmesi amacıyla ICON (DMG, Almanya) ile rubber dam izolasyonu altında rezin infiltrasyon tedavisi uygulanmıştır. Uygulama sırasında 15% hidroklorik asit jel (ICON Etch) 2 dakika süreyle uygulanmış ve bu işlem 3 kez tekrarlanmıştır. Her asitleme sonrasında yüzey, 30 saniye bol suyla yıkanmış; ardından %99 etanol (ICON Dry) 30 saniye uygulanarak yüzey kurutulmuştur. Son aşamada, rezin içerikli ICON Infiltrant lezyon bölgelerine 3 dakika süreyle uygulanmış ve 40 saniye ışıkla polimerize edilmiştir. İşlem polisaj uygulaması ile tamamlanmıştır. SONUÇ Rezin infiltrasyon tekniği ile gerçekleştirilen tedavi sonucunda hipomineralize alanların görünürlüğü belirgin şekilde azalmış, elde edilen estetik görünüm hasta ve ailesi tarafından tatmin edici bulunmuştur. Bu olgu, ICON rezin infiltrasyon uygulamasının, BAKH’a bağlı anterior bölgedeki hipomineralize lezyonlarda estetik açıdan etkili ve güvenli bir tedavi seçeneği olduğunu ortaya koymaktadır.Yayın Anterior çapraz kapanış görülen karma dişlenmede hareketli aparey tedavisi 2 vaka sunumu(Çocuk Dişhekimleri Derneği, 2025) Özen, Buğra; Yoğurucu Değerli, Gizem; Kök, Elanur; Tanrıverdi, Ceyda PınarGiriş ve Amaç Croll (1984), maksiller dişin palatal malpozisyonu ve temasta olduğu mandibuler dişin labial konumlanmasını ‘dental anterior çapraz kapanış’ olarak tanımlamıştır (1). Genelde erken karma dentisyon döneminde görülen ve süt dişlerine gelen travma, düzensiz sürme paterni, süt dişinin geç exfoliyasyonu, süpernümerer diş veya odontomalar benzeri sebeplerle sürekli dişlerin anormal erupsiyonuna bağlıdır (2,3). Anterior çapraz kapanış, diş sert dokularında aşınma, periodontal problemlere, estetik kaygıya ve asimetrilere sebep olabilir (4,5). Bu posterin amacı, erken karışık dişlenme döneminde anterior çapraz kapanışın durdurucu ortodontik tedavi ile nasıl yönetileceğini göstermektir. Analiz edilen klinik vakalarda, anterior çapraz kapanış teşhis edilmiştir. Anterior çapraz kapanış, sınıf III maloklüzyon büyüme paternine yol açabilecek olumsuz bir oklüzal durumdur. Doğru bir sagital çene ilişkisine ulaşmak için erken tedavi yaklaşımı önerilmektedir. Dolayısıyla, uygulanan tedavi dentoalveolar ilişki üzerinde etkili olmayı, posterior dikey boyut ve çenelerin sagital ilişkisini korumayı amaçlamaktadır. Olgular 8 yıl 4 ay ve 8 yıl 8 aylık 2 erkek hasta ön dişindeki çapraşıklık şikayetiyle kliniğe başvurmuştur. Hastalardan alınan anamnez ve klinik değerlendirme doğrultusunda sistemik olarak sağlıklı sınıf I sagital molar ilişkisine sahiplerdir.Hastaların 21 numaralı dişlerinde anterior çapraz kapanış mevcuttur. Çapraz kapanıştaki dişlerin tedavisi için hareketli müteharik aparey planlanmıştır. Yapılan apareye labiolingual zemberek ilave edilmiştir. Sonuç Karma dişlenme döneminde, kesici dişleri etkileyen ön çapraz kapanış, kısa zaman içerisinde sabit veya hareketli apareylerle başarıyla düzeltilebilir.Yayın Individualized oral hygiene home visits for children with special needs(Wiley, 2025) Tunalı, Esra; Ataş, Cafer; Çağ, Yakup; Orhan, Ahmet Lütfullah; Aydınbelge, Mustafa; Tunalı, Mustafa; Özen, BuğraObjective: This study aims to evaluate the 6-month effects of an applied oral hygiene education program delivered through homevisits for children with special needs in Istanbul. Additionally, the study seeks to establish an individualized oral health monitoringprogram and promote non-cariogenic dietary habits.Methods and Results: The study included 279 children with special needs aged 1–8 years. Participants’ oral hygiene practices,dietary habits, and dental health status were compared before and after the education program. Plaque levels were assessed usingthe Silness-Löe Plaque Index, and Streptococcus mutans (S. mutans) levels were measured using the Saliva-Check Mutans test kit.After the intervention, the proportion of children brushing twice daily increased from 13.8% to 33% (p < 0.05), while the percentageof children with moderate plaque levels decreased from 40.1% to 26.5%. Additionally, the proportion of children with S. mutanslevels exceeding 105 CFU/mL decreased significantly from 91.3% to 68.0% (p < 0.005).Conclusion: Individualized oral hygiene education was found to be effective in improving oral health in children with specialneeds. Significant reductions in plaque levels and S. mutans concentrations were observed, along with increased parentalawareness. Future multidimensional educational programs incorporating home visits may play a crucial role in maintaininglong-term oral hygiene habits in children with special needs.Yayın Cartoon-assisted visual/auditory distraction usage in paediatric dental care, assessment of effects on patient anxiety, pain, and behaviour: A randomised crossover clinical trial(Springer Nature, 2025) Üstün, Nilüfer; Ballı Akgöl, Beyza; Bayram, MerveObjectives This randomized crossover clinical trial designed to evaluate the impact of visual and auditory distraction techniques on pediatric patients’ anxiety, pain perception, and behavior during dental treatment. The study specifically focuses on children, aiming to determine whether distraction methods can effectively reduce anxiety levels, alleviate pain experiences, and improve cooperative behavior in a clinical setting. Method and materials Children aged 4 to 9 years receiving routine dental care at the Pediatric Dentistry Clinic, Istanbul Medipol University, were randomly assigned to Group 1 (distraction first, then tell-show-do) or Group 2 (tell-show-do first, then distraction), with a two-week washout period before switching interventions. Anxiety was assessed using the Venham Picture Test and pulse rate, pain perception with the Sounds, Eyes, and Motor Scale during local anesthesia and the Wong-Baker FACES Pain Rating Scale during treatment, while cooperation and behavior were evaluated using the Houpt Scale. Statistical analysis was conducted using Mann-Whitney U, Student’s t-test, Paired t-test, and Wilcoxon test, with the significance level set at 0.025 using the Bonferroni correction. Results Sixty-eight patients (37 female, 31 male) with a mean age of 6.69±1.08 years completed the study (Group 1: n=32, Group 2: n=36). The cartoon-assisted distraction technique did not significantly reduce anxiety compared to the tell-show-do method. A non-significant reduction in pain perception was observed during local anesthesia with distraction. However, this technique significantly reduced self-reported pain during treatment (p<0.025) and improved child cooperation and behavior. Conclusion Cartoon-assisted visual and auditory distraction can alleviate pain perception and improve behavior during pediatric dental procedures. However, it does not appear to reduce dental anxiety or pain perception during local anesthesia. Integrating this technique with the traditional tell-show-do approach may enhance the pediatric dental experience.Yayın Long-term endodontic management of previously traumatized immature maxillary central incisors 8-year follow-up(Wiley Online Library, 2023) Esentürk, Gülce; Erbaş Ünverdi, Gizem; Özen, Buğra; Çehreli, ZaferIntroduction: Although pulpal prognosis is good for uncomplicated crown fractures of open-apex incisors, the pulp can become necrotic and require endodontic intervention. This case report presents endodontic management of previously traumatized immature incisor. Case report: An 8-year-old girl was admitted with an abscessed and painful maxillary central incisor with an enamel-dentin fracture restored previously with composite resin. Radiographic examination showed periapical radiolucency with an open apex, therefore regenerative endodontic treatment was performed. After 15 months, periapical pathology was also observed in the maxillary right central incisor, thus regenerative treatment was applied. Retreatment was required in both teeth after 3 and 4 years due to new periapical lesion. The teeth were treated with hydraulic filling technique involving MTA sealer and single-cone gutta-percha. After 36 months follow-up, there was complete periapical healing. Discussion: In the case of failed regenerative endodontic treatment, conventional methods can provide predictable outcomes. Single cone obturation technique with MTA has shown promising results for necrotic immature anterior teeth with apical periodontitis. Conclusion: The present case report shows successful management of traumatized immature with the single cone filling technique after unsuccesful management using regenerative endodontic therapy.Yayın The impact of COVID-19 outbreak on the pediatric dentists and the pediatric dental practice across Turkey(Galenos Publishing House, 2023) Arat Maden, Eda; Özen, Buğra; Altun, CeyhanObjective: The coronavirus disease-2019 (COVID-19) pandemic has had a significant impact on pediatric dentists and the clinical practice of pediatric dentistry. The aim of this study was to investigate the effect of the COVID-19 pandemic among pediatric dentists in Turkey by evaluating protective measures, attitudes, and perception levels regarding COVID-19, clinical protocols, and professional approaches of pediatric dental practitioners. Materials and Methods: A descriptive cross-sectional survey was conducted on a sample of pediatric dentists in Turkey. The questionnaire consisted of 34 questions in five domains: personal data, health conditions, precautionary measures and working conditions, knowledge and self-perceived risk of infection, attitudes and perception, and COVID-19 pandemic impact on clinical practice. Results: A total of 221 pediatric dentists participated in the survey. 33.9% of the participants (n=75) perform non-emergency procedures during the pandemic. Almost half of the participants considered atraumatic restorative treatment option for teeth with dentin caries (n=120, 54.3%). Moreover, the participants reported that they would treat a traumatized tooth [a tooth with luxation (n=210, 95%)]. Conclusion: Pediatric dentists can limit their dental procedures to emergency treatments and select biological, noninvasive, or minimally invasive methods to reduce the risk of COVID-19 transmission.Yayın Türkiye'deki diş hekimliği öğrencilerinin ve diş hekimlerinin adli diş hekimliği bilgisinin değerlendirilmesi(Türk Dişhekimleri Birliği: İzmir Dişhekimleri Odası, 2022) Duran Tatlı, Ezgi; Gürcan, Aliye Tuğçe; Özen, BuğraAmaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'deki diş hekimliği öğrencilerinin ve diş hekimlerinin adli diş hekimliği konusundaki bilgi düzeylerini belirlemek ve karşılaştırmaktır. Gereçler ve Yöntemler: Türkiye'de yaşayan, randomize seçilmiş ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan toplam 406 diş hekimi ve diş hekimliği öğrencisine (19-73 yaş arası) yüz yüze ve "Google Forms" aracılığı ile anket uygulandı. Adli diş hekimliği ile ilgili eğitim düzeyini ölçmeye yönelik sorular oluşturmak amacıyla benzer çalışmalar referans alındı. Anketin anlaşılırlığı ve uygulanabilirliği bir pilot çalışma hazırlanarak test edildi. Verilerin istatistiksel analizi için IBM SPSS Statistics 22 (IBM SPSS, Türkiye) programı kullanıldı. Anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. Bulgular: Katılımcıların %52,7'si fakültede adli diş hekimliği dersi aldıklarını, %7,4'ü mezun olduktan sonra bilgi sahibi olduklarını belirtmiştir. Bu çalışmada hekimlerin % 18,2' sinin dental kayıt tutmadığı görüldü. Kadın diş hekimlerinin hasta kişisel bilgilerini arşivleme oranı (%77,4) erkek diş hekimlerine göre (%68.1) istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p:0,038; p<0,05) ve kadın diş hekimlerinin çocuk cinsel istismarı tanısı konusunda (%84,8) erkeklere göre (%76,7) (p:0,040; p<0,05) daha bilinçli oldukları belirlendi. Katılımcılar çocuk istismarı ile karşılaştıklarında en sık polis karakoluna (%57,6), en az ise Alo 112'ye (%17) başvurmayı tercih etmişlerdir. Sonuç: Ankete katılan diş hekimi ve diş hekimliği öğrencilerinin adli diş hekimliği bilgi düzeyi ve arşivleme konusunda yetersiz oldukları ve hiçbir hekimin çocuk istismarı durumunda başvuru ihtiyacının olmadığı görülmüştür. Adli diş hekimliği alanında lisans eğitimi dışında eğitimin olmaması nedeniyle diş hekimlerinin bu alanda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmadığı düşünülmüştür.Yayın Adaptation and testing of cognitive behavioral therapy resource of Turkish version to reduce dental anxiety in children(Galenos Yayınevi, 2022) Gürcan, Aliye Tuğçe; Tamtekin, Elif Ayşe; Aydın, Büşra; Esentürk, Gülce; Özen, Buğra; Marshman, ZoeAim Dental anxiety is a common problem in pediatric dentistry and reducing it with improved communication is important. This study aimed to evaluate whether anxious children give similar answers in the dental office even though they have different cultural backgrounds and to assess the international usability of the cognitive behavioral therapy tool of the Turkish version of "Your Teeth You Are In Control" intervention including "Message to the Dentist" feedback form. Materials and Methods: Two hundred and sixty-two children aged 5-15 years attending a faculty clinic and a private dental office were included in this study. The children were asked to complete the form to report how worried they felt and the levels of pain they experienced before and after their dental treatment on a scale of 1-10 (1=the best and 10=the worst outcome). Statistical analysis was performed with IBM SPSS V23. Results: Most of the participants were worried about the needle, the dentist, and pain, respectively (38.2%, 34%, 28.2%). Most of the children raised their hand as a stop signal (94.7%). There was a statistically significant negative and weak correlation between age and anticipated pain, actual pain and anxiety scores (p= 0.016, 0.003, 0.001 respectively). Conclusion: The "Message to the Dentist" feedback form and cognitive behavioral therapy resource can be used in pediatric dentistry to reduce dental anxiety in its Turkish version. It was useful to understand the sources of dental anxiety in children and this can facilitate treatment by helping pediatric dentists understand how these patients feel about dental treatment procedures and, via their efforts, to improve patient care.Yayın Investigation of the protective effect of gel incorporating Eugenia jambolana leaf extract on 5-fluorouracil-induced oral mucositis: an animal study(Springer, 2022) Aksoy, Nilay; Şen, Emine; Sukmasari, Susi; Bingöl Özakpınar, Özlem; Arıcıoğlu, Feyza; Yücel, Yasemin Yücel; Dumlu, Muhammet Rıdvan; Doolaanea, Abd Almonem; Abdul Rahman, Mohammad Nasrin; Olgaç, Vakur; Bozkan, Pırıl; Özen, BuğraPurpose The study aimed to evaluate the possible preventive effect of two concentrations (3 and 5% w/w) of Eugenia jambolana (EJ) extract against 5-FU-induced mucositis. Method Sixteen adult rats were separated into four groups: two control and two preventive groups. Animals in Groups 1, 2, and 3 were injected intraperitoneally with 60 mg/kg/day of 5-FU on Day 1 followed by 150 mg/kg/day on Day 5. The rats in Group 4 (negative control) were given physiological saline at the same times and doses. Furthermore, on the fifth day of the study, the cheek and sublingual mucosa were irritated by external superficial scratches using the tip of an 18-G needle, followed by the application 15 µL of 20% acetic acid, after which 3 and 5% EJ w/w gels were applied topically for animals in Groups 2 and 3, respectively. Results The weight and the mucositis scores were recorded. Antioxidant and anti-inflammatory markers and biochemical tests were analyzed. Significant differences were found between the study groups in weight loss, clinical mucositis scores, mortality rates, and antioxidant and anti-inflammatory parameters. Conclusion The preventive effect of 3% gel was significant, with no mortality rate, making it an option for preventive strategies.Yayın The effect of COVID-19 pandemic on life quality of dental professionals(MediHealth Academy Yayıncılık, 2022) Arat Maden, Eda; Özen, Buğra; Altun, CeyhanIntroduction: The coronavirus disease of 2019 (COVID-19) pandemic has become the most challenging issue for dental professionals all over the world. The majority of epidemiological reports focus on quality of life and health of general health care workers during the COVID-19 pandemic. In this study, it was aimed to assess the effects of the pandemic on dental professionals’ quality of life. Material and Method: After the vaccination of healthcare workers in Turkey during the COVID-19 pandemic, a descriptive cross-sectional study of 487 dental professionals was carried out by the researchers. Short Form-36 (SF-36) which is based on eight dimensions of health were used to assess dental professionals’ quality of life. The data was collected using an electronic questionnaire distributed online. The participants were asked to indicate their socio-demographic data, their practices regarding the COVID-19 pandemic and whether they had contracted the COVID-19 disease. Results: The quality of life of all participants was moderately disrupted during the COVID-19 pandemic with a mental health score of 51.32 (±20.66) and a physical health score of 72.9 (±16.73). Participants who had case tracing duty during the COVID-19 pandemic scored lower with 45.83 (±20.08) in mental health and 66.94 (±18.47) in physical health. Overall, COVID-19 pandemic has a serious impact on the quality of life and and this impact is more marked in dental professionals with fewer years of experience and those who had case tracing duty during the COVID-19 pandemic. Conclusion: The results confirm the need to pay attention to the health of dental professionals who had case tracing duty during the COVID-19 pandemic. The results also point out that dental professionals who are recent graduates and working in the public sector may be more likely to have well-being problems due to the COVID-19 pandemic.Yayın Evaluation of the effects of different remineralisation agents on initial enamel lesions by scanning electron microscope and energy-distributed X-ray analysis(Wiley, 2021) Kılıç, Münevver; Gürbüz, TaşkınBackground: This study compared the ability of four remineralization agents to restore demineralised enamel lesions in permanent human incisors. Methods: In total, 40 teeth were included in the study. Two samples were obtained from each tooth. The 80 samples were divided into 10 groups (n = 8 per group). The right halves of the teeth were controls solely subjected to demineralisation and stored in artificial saliva for the duration of the experiment. The left halves of the teeth were remineralised using a 5% NaF-containing fluoride varnish (GC MI varnish; GC Corp.), a toothpaste containing casein phosphopeptide and amorphous calcium (GC tooth mousse; GC Corp.), a water-soluble remineralisation paste containing fluoride, hydroxyapatite, xylitol (Remin Pro; Voco), and ROCS remineralising gel containing Ca, magnesium(Mg) and phosphate (P). After 21 days of remineralisation, scanning electron microscopy and energy-dispersive X-ray (EDX) assessments were performed, and the results were analysed using one-way analysis of variance. Results: EDX analysis showed that the ROCS medical remineralising gel had the lowest Ca/P ratio among the groups (P = .04). Compared with the control groups, the Remin Pro and ROCS medical remineralising gel treatments produced significantly higher Ca/P ratios (P = .014 and P = .025). These results were statistically significant, and P-value <.05 was accepted for statistical significance. Conclusions: The group treated with a fluoride-free, xylitol-containing ROCS medical remineralising gel had the lowest Ca/P ratio. Compared with the control groups, Remin Pro and ROCS remineralising gel appeared effective for repairing initial enamel lesions.