Investigating impostor syndrome among postgraduate anatomy students
Tarih
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Background: Impostor syndrome (IS) is marked by persistent self-doubt and the fear of being perceived as a fraud, even in the presence of clear accomplishments, and it notably affects high-achieving individuals. This study examined IS prevalence and associated factors among postgraduate anatomy students in Türkiye. Materials and Methods: Using the Clance Impostor Phenomenon Scale, 79 participants were surveyed to assess IS levels alongside demographic and psychiatric variables. Results: The results revealed that 39.2% of participants exhibited frequent impostor feelings (FIF) or intense impostor experiences (IIE). Notably, individuals with psychiatric conditions had significantly higher IS levels, with 64.7% classified in the FIF category and 17.6% in IIE, compared to those without psychiatric issues, who predominantly fell into lower IS categories (p<0.05). No statistically significant associations were observed between IS and demographic variables, including gender, marital status, or education level. However, individuals with no income were overrepresented in the IIE category, aligning with findings from studies suggesting a link between socioeconomic status and heightened IS levels. Conclusion: This study underscores the prevalence of IS in postgraduate students within a demanding academic discipline and highlights its association with psychiatric conditions. Increasing awareness of IS, particularly in high-stress, perfectionist professions such as academia, is critical. Such efforts can improve recognition, provide targeted interventions, and mitigate IS’s impact on individual well-being and professional performance.
Amaç: İmpostor sendromu (IS), belirgin başarılara rağmen sürekli kendinden şüphe duyma ve başkaları tarafından bir sahtekar olarak algılanma korkusuyla karakterizedir ve özellikle yüksek başarı gösteren bireyleri etkiler. Bu çalışma, Türkiye’deki lisansüstü anatomi öğrencileri arasında IS yaygınlığını ve ilişkili faktörleri incelemeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntemler: Clance Sahtekar Fenomeni Ölçeği kullanılarak 79 katılımcı üzerinde bir anket uygulanmış, SS düzeyleri ile demografik ve psikiyatrik değişkenler değerlendirilmiştir. Bulgular: Sonuçlar, katılımcıların %39,2’sinin sık sahtekâr duyguları (FIF) veya yoğun sahtekâr deneyimleri (IIE) sergilediğini ortaya koydu. Özellikle psikiyatrik rahatsızlığı olan bireylerde IS düzeyleri anlamlı derecede yüksek bulundu; bu grubun %64,7’si FIF kategorisinde, %17,6’sı ise IIE kategorisinde yer aldı. Buna karşılık, psikiyatrik sorunu olmayan bireylerin büyük çoğunluğu daha düşük IS kategorilerinde sınıflandırıldı (p<0,05). IS ile cinsiyet, medeni durum veya eğitim düzeyi gibi demografik değişkenler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı. Ancak, geliri olmayan bireylerin IIE kategorisinde daha yüksek oranda temsil edildiği görüldü ve bu durum, sosyoekonomik durum ile yüksek IS düzeyleri arasındaki bağlantıyı öne süren çalışmalarla tutarlılık gösterdi. Sonuç: Bu çalışma, zorlu bir akademik disiplin içinde yer alan lisansüstü öğrenciler arasında IS’nin yaygınlığını ve psikiyatrik durumlarla ilişkisini vurgulamaktadır. IS’nin farkındalığını artırmak, özellikle akademi gibi yüksek stres ve mükemmeliyetçilik gerektiren mesleklerde kritik öneme sahiptir. Bu tür farkındalık çalışmaları, IS’nin tanınmasını kolaylaştırabilir, hedefe yönelik müdahaleler sunabilir ve bireylerin iyi oluşu ile mesleki performansları üzerindeki etkisini azaltmaya yardımcı olabilir.