TR Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 125
  • Yayın
    Comparison of stem cell CD45/34 fluorescence intensity with stem cell mobilization in patients under and over 65 years of age
    (2024) Meriç, Neslihan; Parmaksız, Ayhan; Gülbaş, Zafer
    In our research, we attempted to compare CD45/34 MFI (Mean Fluorescent Intensity) in patients younger and over 65 years of age with hematopoietic stem cell mobilization (HSCM).The research involved a group of 76 individuals who had different types of cancer and were identified at the Bone Marrow Transplantation (BMT) Unit of Anadolu Medical Center Hospital from 2015 to 2016. To mobilize HSCs, participants were administered daily granulocyte colony-stimulating factor (G-CSF) (10 µg/kg/day) under the skin for 7-8 days. Calculating the appropriate level of peripheral blood (PB) CD34+ took into account the patients' WBC (White Blood Cell) counts. Our research revealed that HSCM patients above 65 had statistically greater CD45/34 MFI values than those under that age. Although the age factor for HSCM is important, according to our findings, age is not seen as a negative mobilization factor for HSCM in patients aged 65 and over, and should be supported by larger studies. Our research revealed that patients over 65 who underwent HSCM had statistically greater CD45/34 MFI values than younger patients. Given the decline in SC production observed in individuals aged 65 and above, along with the potential for other accompanying diseases, our results hold promise for elderly patients. However, it is important to validate these findings through multicenter studies with a larger patient population, while also taking into account the presence of other subsequent diseases in the patients under observation.
  • Yayın
    Komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonlarında lokal antibiyotik direncinin çok merkezli taranması: 37 merkezden 1850 hasta
    (Ankara Microbiology Society, 2024) Cinislioğlu, Ahmet Emre; Cinislioğlu, Nazan; Öztürk, Metin İshak; Akkaş, Fatih; Aksakallı, Tugay; Atilla, Mustafa Kemal; Atiş, Gökhan; Aydın, Hasan Rıza; Balcı, Uğur; Bayrak, Ömer; Bedir, Selahattin; Biçer, Hüseyin; Çevik, Gökhan; Çift, Ali; Çiftçi, Halil; Coşkun, Burhan; Demirdöğen, Şaban Oğuz; Demirkol, Mehmet Kutlu; Dinçer, Murat; Doğan, Ahmet Emin; Dursun, Murat; Erdemir, Fikret; Erkan, Anıl; Eryıldırım, Bilal; Görür, Sadık; Hızlı, Fatih; Kadıhasanoğlu, Mustafa; Kalkan, Senad; Karabulut, İbrahim; Keskin, Mehmet Zeynel; Kızılay, Fuat; Köse, Osman; Küçük, Eyüp Veli; Odabaş, Öner; Oksay, Taylan; Özbey, Isa; Şefik, Ertuğrul; Sönmez, Mehmet Giray; Tek, Mesut; Tuğlu, Devrim; Tuncay, Ömer Levent; Usta, Mustafa Faruk; Yılmaz, Sercan; Kadıoğlu, Ateş
    Bu çalışma, Türkiye’nin yedi farklı coğrafi bölgesinde komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu tanısı olan hastalardan elde edilen ayaktan üriner izolatlara göre en sık izlenen patojenleri tespit etmek ve bu patojenlere karşı kullanılan antibiyotiklerin direnç oranlarının coğrafi bölgelere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Mart 2021 ile Ağustos 2022 arasında, Türkiye genelindeki 37 farklı merkezde yapılan tetkikler sonucunda komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu tanısı koyulan ve pozitif idrar kültürleri olan 18 ile 65 yaş arası hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan merkezler, idrar kültürlerinin verilerinin standardizasyonunu sağlamak için mikrobiyoloji laboratuvarlarında Avrupa Antimikrobiyal Duyarlılık Test Komitesi tarafından disk difüzyon yöntemini kullanan merkezlerden seçilmiştir. Bu çalışmaya, dahil edilme kriterlerine uyan toplam 1850 hasta dahil edilmiştir. Escherichia coli izolatlarının antibiyotik direnç oranlarının dağılımının analizi, ampisilin, fosfomisin ve nitrofurantoin dirençlerinde coğrafi bölgelere göre istatistiksel açıdan anlamlı farklılıkların olduğunu saptamıştır (sırasıyla p< 0.05, p< 0.05, p< 0.05). Güneydoğu Anadolu Bölgesi fosfomisin ve trimetoprimsülfametoksazol direncinin en yüksek olduğu bölge olarak tespit edilmiştir (sırasıyla; %27.4 ve %35.3). Bunun yanı sıra nitrofurantoin direncinin en yüksek olduğu bölge %35.7 oranıyla Doğu Anadolu Bölgesi ve siprofloksasin direncinin en yüksek olduğu bölge %51 oranıyla İç Anadolu Bölgesi olarak belirlenmiştir. Çalışma, komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılan antibiyotiklere direncin coğrafi bölgelere göre farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu kapsamlı, ulusal prospektif araştırmanın, komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonu için ampirik tedavi planlayan klinisyenlere değerli öngörüler sağlayacağı düşünülmektedir.
  • Yayın
    Babaların aşılar hakkında bilgi ve tutumlarını etkileyen faktörler
    (Galenos Yayınevi, 2024) İnce, Tolga; Altun, Büşra Bilgeşen; Totur, Gülberat; Baysal, Serpil Uğur
    Amaç: Aşılar, çocukluk çağı enfeksiyon hastalıklarını önlemede en etkili araçlardır. Ebeveynlerin aşılar hakkındaki bilgi ve tutumları, aşılanma oranlarını etkileyen temel faktörlerden biridir. Anneler hakkında çok sayıda çalışma olmasına karşın babaların aşılar konusunda bilgi ve tutumlarını inceleyen çalışmalar sınırlıdır. Çalışmamızın amacı, babaların ülkemizde uygulanan aşılar hakkındaki bilgi ve tutumlarını değerlendirerek aşılanmaya yaklaşımlarını belirlemek ve aşı karşıtlığına dair görüşleri öğrenmektir. Yöntem: Mayıs-Temmuz 2022 tarihleri arasında çocuk polikliniğine başvuran babaların aşılarla ilgili bilgi ve tutumlarını değerlendiren kesitsel ve analitik bir çalışmadır. Etik kurul onayı alındıktan sonra babalara sosyo-demografik bilgiler, gelir, eğitim düzeyi, çocuk sayısı, babaların aşı tutumu, bilgi düzeyi ve rutin dışı aşı düşüncelerini içeren anket formu uygulanarak aşılar hakkındaki bilgi ve tutumları değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya katılan babaların %33’ü aşılar hakkındaki bilgi düzeyinin iyi olduğunu düşünse de babaların %14,1’inin çocuklarına uygulanan aşıları, %23’ünün aşıların hangi zamanlarda yapıldığını bilmediği bulundu. Babaların büyük çoğunluğu aşılar hakkında bilgi kaynağı olarak sağlık kuruluşlarını ve hekimleri kullanıyordu. Babaların %17,3’ü bugüne kadar çocuklarına aşı yaptırma konusunda en az bir kez kararsızlık yaşadığını belirtirken, aşı reddeden baba yoktu. Aşı kararsızlığının en sık nedeni (%78,1) aşı yan etkisi korkusu bulundu. Anne babanın eğitim düzeyi arttıkça, babaların çocukluk çağı aşıları konusunda olumlu düşüncelerinin arttığı görülmüştür. Sonuç: Aşılama, toplum sağlığını korumada önemli bir rol oynar. Ailelere doğru bilgi sağlanması, aşı karşıtlığını azaltmak ve aşı oranlarını artırmak için önemlidir. Sağlık çalışanlarının güvenilir bilgi sunması, ailelerin aşılara olumlu yaklaşımını ve aşı oranlarını artırma konusunda etkili bir faktördür
  • Yayın
    Phenylsulfonylpiperazines as α-Glucosidase enzyme inhibitors: Design, synthesis, DFT calculations, docking and ADME studies
    (Bitlis Eren Üniversitesi, 2024) Buran, Kerem; İnan, Yiğit; Akyüz, Gülşah Selin; Dervişoğlu Özdemir, Celile; Kocabaş, Fatih
    Diabetes mellitus (DM) is one of the most common diseases affecting people all over the world. An important treatment for DM is the inhibition of the α-glucosidase enzyme. A wide range of biological activities of piperazine and sulfonamide moieties are known. In this study, five phenylsulfonyl piperazine derivatives were synthesized. Their inhibitory capacities were evaluated. The analogues (1-5) showed a good degree of inhibition of α-glucosidase enzyme. Compound 1 has the highest inhibition potential for the α-glucosidase enzyme. Its inhibition percentages (83.52±0.41) were higher than the reference molecule quercetin (81.41±0.02). In silico molecular docking studies were performed for the most potent compound 1 for α-glucosidase enzyme to determine possible protein-ligand interactions. Furthermore, a DFT study was carried out for the evaluation of the quantum mechanical and electronic properties. Finally, ADME profiles of the compounds were theoretically analyzed.
  • Yayın
    Detection of virulence factors of Enterococcus faecalis isolated from the urinary system and evaluation of antibiotic resistance
    (MediHealth Academy Yayıncılık, 2024) Turan, Deniz; Gürler, Bülent
    Aims: Enterococci, which are among the leading causes of nosocomial infections, are opportunistic pathogens and cause urinary tract infections most frequently. The frequency of isolation increases especially in patients with urinary system anomalies or urological interventions. Although various virulence factors play a role in the pathogenesis of infections caused by enterococci, cytolysin, hemolysin and enterococcal surface protein (ESP) are among the frequently investigated virulence factors. In this study; It was aimed to investigate the relationship between the presence of virulence factors and antibiotic resistance in Enteroccus faecalis (E. faecalis) strains isolated from urine samples, as well as the effect of urinary catheter use on these factors. Methods: 100 strains isolated from urine samples sent to İstanbul University İstanbul Faculty of Medicine Medical Microbiology Laboratory and identified as E. faecalis with the VITEK 2 (biomerioux-France) GP identification kit were included in the study. Hemolysin and gelatinase, virulence factors, were determined phenotypically. The presence of the ESP gene was investigated by PCR using ESP11 and ESP12 primers. Antibiotic sensitivities were studied by disk diffusion and gradient strip methods, and the results were evaluated in accordance with CLSI and EUCAST recommendations. Results: Antibiotic resistance rates were found to be 2%, 31%, 1%, 22%, 37% for ampicillin, norfloxacin, nitrofurantoin, high-level gentamicin (HLG) and high-level streptomycin (HLS), respectively, while no strains resistant to vancomycin, linezolid and tigecycline were detected. When evaluated in terms of virulence factors; It was determined that 82% of the strains produced gelatinase, 67% produced ESP, and 35% produced hemolysin. No virulence factor was detected in eight strains. Conclusion: In our study, no significant relationship was found between the presence of virulence factors and antibiotic resistance and catheter application. However, since the most detected gelatinase and ESP are virulence factors that have the ability to colonize and form biofilms on abiotic surfaces, it is thought that minimizing catheterization practices may contribute to the prevention of UTIs that may develop with enterococci.
  • Yayın
    Farklı dental tarayıcı teknolojilerinin doğruluklarının değerlendirilmesi: In-Vitro çalışma
    (7tepe Klinik, 2024) Ayvalıoğlu Şamiloğlu, Demet Çağıl; Beydili, Serra Nur
    GİRİŞ ve AMAÇ: Diş hekimliğinde dijital teknolojinin kullanımı CAD/ CAM sistemlerinin hayatımıza girmesiyle son yıllarda oldukça artmıştır. CAD/CAM sistemleri ile bir iş akışı ağız içi tarayıcılarla direkt veya masaüstü tarayıcılarla indirekt yöntem ile başlayarak takip edilebilir. Bu çalışmanın amacı, tam ark dişli çenelerde masaüstü tarayıcı ve ağız içi tarayıcıların doğruluklarının değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tam ark dişli çene modelinde yer alan kanin ve molar dişleri üzerinde, ISO standartları çerçevesinde, dört adet 6 mm çapında negatif küre oluşturulmuştur. Standart ışıksız ortamda, model, Dijital Şerit Projeksiyon Teknolojisi, Aktif Triangulasyon ve Konfokal Mikroskopi teknolojilerine sahip tarayıcılar ile firmanın önerdiği tarama protokolleriyle 20 kez taranarak dijitalize edilmiştir. Kontrol grubu, referans dijital data, endüstriyel tarayıcı (Solutionix C500, MEDIT) ile elde edilmiştir. Elde edilen tüm dijital data, 3 boyutlu (3B) analiz yazılım programı ile değerlendirilmiştir (Geomagic studio 2015; 3D Systems Inc., Almanya). Normal dağılan veriler için tek yönlü ANOVA ve post hoc Bonferroni testi, normal dağılmayan veriler için Bonferroni, Kruskal-Wallis testi ile değerlendirilmiştir (α=0,05). BULGULAR: Tam ark dişli model taramalarının doğruluğu, masaüstü tarayıcı ve ağız içi tarayıcıların tipine bağlı olarak anlamlı farklılık göstermiştir (p˂0,05). Her iki ağız içi tarayıcı arasında tarama doğruluğu bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p˂0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Tam ark taramalarda dijital sistemlerin kullanılması klinik olarak kabul edilebilir sonuçlar göstermektedir.
  • Yayın
    Overexpression of CDC25A, AURKB, and TOP2A genes could be an important clue for luminal a breast cancer
    (Galenos Publishing House, 2024) Kaya, Murat; Abuaisha, Asmaa; Süer, İlknur; Alptekin, Melike Sultan; Abanoz, Fahrünnisa; Emiroğlu, Selman; Palanduz, Şükrü; Cefle, Kıvanç; Öztürk, Şükrü
    Objective: Breast cancer (BC) is highly heterogeneous and one of the most common cancers. Luminal A (LUM A) is a subtype of BC with a better prognosis than other BC subtypes. The molecular mechanisms underlying the initiation and progression of the LUM A subtype are still unclear. Big data generated from microarray and sequencing systems can be re-analyzed, especially with the help of various in silico tools developed in recent years, and made applicable for in vitro and in vivo research. This work aimed to identify genes that may play a role in the progression of LUM A subtype of BC using both computational and laboratory-based methods. Materials and Methods: Overlapping genes associated with BC were identified from the The Cancer Genome Atlas database, GSE233242, GSE100925 geodata sets, and the geneshot tool. The network functional analysis between overlapping genes was determined with STRING 12.0. Expression levels of overlapping genes in BC were investigated with the TNMplot (https://tnmplot.com/analysis/) in silico tool. The effect of overlapping genes on the overall survival of LUM A cancer patients was defined using the Kaplan-Meier plotter tool. Expressions of genes identified using bioinformatics data were investigated via quantitative real-time -polymerase chain reaction (qRT-PCR) in LUM A tumor and adjacent tissue samples. The data were evaluated using the t-test. Both the sensitivity and specificity of selected genes have been determined using the receiver operating characteristic curve. Results: In silico investigation showed that eleven genes were possibly associated with BC. Among them CDC25A, AURKB, and TOP2A were considerably increased in LUM A samples according to qRT-PCR results. An overall survival analysis also showed that overexpression of these three genes could reduce the overall survival of LUM A patients. Conclusion: The genes CDC25A, AURKB, and TOP2A may play crucial functions in LUM A pathogenesis. Therapeutic strategies that diminish the expression of these connected genes may enhance the prognosis of LUM A patients.
  • Yayın
    Self-regulation and psychological resilience as predictors of the academic self-efficacy of university students
    (2024) Sayın Kılıç, Mine; Erduran Tekin, Özge; Keçeci, Berra
    The purpose of this study is to determine the effects of the self regulation and psychological resilience levels of university students on their academic self-efficacy. The sample of the correlational study consisted of a total of 520 university students, 414 female and 106 male. The Self-Regulation Scale, the Brief Resilience Scale, and the Academic Self-Efficacy Scale were used to collect data. In the study, independent groups t-test was applied to determine the differences between genders regarding the variables, Pearson Correlation Analysis was applied to examine the correlation between variables, and Hierarchical Regression Analysis was applied to examine its prediction. It was determined that the psychological resilience levels of the participants varied based on their genders, while their self-regulation and self-efficacy levels did not differ based on the gender variable. Self-regulation and psychological resilience were found to be associated with academic self-efficacy, where self-regulation and psychological resilience together predicted academic self-efficacy.
  • Yayın
    Does vertical pattern affect lip strain in open-bite patients?: A cephalometric study
    (Adıyaman University, 2024) Başal, Ece; Acar, Yasemin Bahar; Erdem, Buket
    Aim: To examine effect of skeletal pattern on lip strain in open-bite, in individuals with normal and increased vertical pattern. Materials and Methods: 56 open bite patients with Normovergent (NG) and Hyperdivergent (HG) vertical patterns (Mean age: 16.57 years) underwent cephalometric analysis. Soft tissue labial, hard tissue, and dental inclinations were measured. Statistical analyses were performed using Kolmogorov Smirnov, Mann Whitney-U, and independent sample t-tests; Pearson and Spearman correlation analyses; and Linear regression analysis. Results: In HG, each degree of SN-UOP increase caused 0.371 mm increase in lower lip strain. While in NG, upper lip strain was associated with IMPA and SNB (each degree caused 0.14 mm increase and 0.207 mm decrease respectively). Conclusion: IMPA, SN-UOP and SNB were found to be the determinants of lip strain. Dental, vertical, and sagittal variables showed association with lower face.
  • Yayın
    Effect of scanbody material and mucosa modification technique on the accuracy of digital impressions of edentulous arches with multiple implants
    (Necmettin Erbakan University, 2024) Göksoy, Görkem; Ayvalıoğlu Şamiloğlu, Demet Çağıl; Gökçen-Röhlig, Bilge
    Aim: The aim of current research is to evaluate the effect of scanbody material and additional reference markers in the form of artificial landmarks on the accuracy of digital impressions of edentulous arches with multiple implants. Material and Methods: A model of an edentulous maxilla with six implants (BLT, RC, Institut Straumann, AG) was used as master model. PEEK and PMMA scanbodies were screwed on the implants and digital impressions were obtained with an intraoral scanner (TRIOS4, 3Shape). Reference markers made of flowable composite (C), gingival barrier material (GB), scannable silicone (S) were placed on the edentulous spaces and impressions were obtained. The master model was digitalized with an extraoral highresolution reference scanner. Deviations of the predetermined points and inter-implant distances were calculated by using superimpositining technique. Results: Inter-implant distance measurements showed that PEEK scanbodies demonstrated better precision than PMMA scanbodies, (p<.001). In the subgroups, also PEEK groups were more accurate than PMMA groups (p<.001). Kruskal-Wallis test also showed statistical difference in deviations of the predetermined points among the groups in precision (p<.001). Addition of markers did not influence the precision and trueness in PEEK groups but in PMMA groups both in distance measurements and predetermined point deviations. Conclusion: Addition of reference markers does not make any significance in the accuracy of digital impressions when PEEK scanbodies are used. PMMA seems not to be an alternative material as scanbody material, addition of markers is needed.
  • Yayın
    CBCT artifact evaluation in a single device: Insights and limitations
    (Marmara University, 2024) Yalçın, Eda Didem; Aslan Öztürk, Elif Meltem
    Objective: To classify the types of artifacts in cone-beam computed tomography (CBCT) and to evaluate them according to age and gender. Methods: CBCT images of 1500 patients (766 males and 734 females) aged 5-92 (mean age: 40.89 ± 18.82 years) were retrospectively evaluated and the patients were categorized into 4 age groups: under 20 years old, 20-39 ages, 40-59 and over 60 years old. The types of artifacts encountered in CBCT images were classified. The relationship between the artifact types with age and gender were investigated. Chi-square test was applied to analyze the relationships between variables and distribution of parameters. Results: Of the cases, 284 (18.9%) were under the age of 20, 389 (25.9%) were between the ages of 20-39, 554 (36.9%) were between the ages of 40-59 and 273 (18.2%) were over the age of 60. Moire artifact was observed at the highest rate (100%), while motion artifact was determined at the lowest rate (19.5%), and no ring artifact was detected in the analyzed images. Metallic artifact, metallic artifact removal, streak artifact and presence of dark bands were found to be statistically significant in females (p = .002, p = .001, p = .002 and p = .002, respectively). There was no statistically significant correlation between cupping artifact, metallic artifact, metallic artifact removal, streak artifact, dark band and noise, and stitched artifact (p > .05). Conclusion: Both device and patient-based artifacts in CBCT images should be known, as well as the ways to prevent them.
  • Yayın
    Kaygı duyarlılığı ve sağlık kaygısı arasındaki ilişkide öz-şefkatin aracı rolü
    (Akdeniz Üniversitesi, 2024) Tütüncü, Selen; Koçyiğit, Esra Gül
    Bu çalışma yetişkinlerde kaygı duyarlılığı ile sağlık kaygısı arasındaki ilişkiyi ve bu ilişki için aracı olarak öz-şefkat kavramını inceleyerek kavramın aracı rolünü ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda, araştırmaya Ekim 2023 ile Aralık 2023 tarihleri arasında 18 yaş ve üzeri 290 yetişkin katılımcı dâhil edilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 32.11’dir (S = 15.06). Katılımcılara uygulanan ölçek seti katılımcıların sosyodemografik bilgilerini incelemek amacıyla Sosyodemografik Bilgi Formu, kaygı duyarlılıklarını ölçmek amacıyla Kaygı Duyarlığı İndeksi, sağlık kaygısı düzeylerini değerlendirmek amacıyla Sağlık Anksiyetesi Ölçeği ve öz-şefkat düzeylerini değerlendirmek amacıyla Öz-Duyarlık Ölçeği’nden oluşmaktadır. Araştırmanın değişkenleri olan kaygı duyarlılığı, sağlık kaygısı ve öz-şefkat değişkenleri arasındaki ilişkisel sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Buradan hareketle gerçekleştirilen kaygı duyarlılığının sağlık kaygısı üzerindeki yordayıcı etkisinde öz-şefkatin aracı rolünün sınandığı hiyerarşik çoklu doğrusal regresyon analizinin sonucuna göre kaygı duyarlılığının sağlık kaygısı üzerindeki yordayıcı etkisinde öz-şefkatin kısmi aracı etki gösterdiği bulunmuştur. Araştırmanın bulguları literatür kapsamında tartışılmıştır. Son olarak, mevcut çalışmanın literatüre katkısı ile çalışmanın sınırlılıkları ve ilerideki çalışmalar için öneriler sunulmuştur.
  • Yayın
    The therapeutic approach to fibrocystic breast disease in the MCF-10A cell culture model: Striking efficacy of polyphenol
    (Istanbul University, 2024) Çelik, İncilay; Seyhan, Mehmet Fatih; Ceviz, Ayşe Begüm; Aydoğan, Çağatay; Yılmaz Aydoğan, Hülya; Öztürk, Oğuz
    Background and Aims: Standard treatment regimens for fibrocystic breast disease (FBD) do not provide a permanent cure and have undesirable side effects. This study aims to investigate the therapeutic potential of different honey and propolis, as well as some important polyphenols, on breast epithelial cells (MCF-10A). Materials and Methods: The effects of five honey, two propolis extracts and seven polyphenol samples on the cell viability were assessed the WST-1 assay. Content analysis of the propolis samples was performed using high performance liquid chromatography (HPLC). Results: Chestnut and cedar honey had antiproliferative effects on MCF-10A cells at all doses (1-10 μg/mL), as well as pine honey at the highest dose. However, multifloral honey had no similar effect. Chinese propolis had significant antiproliferative effects on MCF-10A cells at doses of 50-250 μg/mL and on the human periodontal ligament (hPDL) control cells at a dose of 5 μg/mL. Türkiye propolis only had an antiproliferative effect on MCF-10A cells at the highest dose (p = 0.0013). Higher levels of ferulic acid, kaempferol, caffeic acid, pinocembrin and quercetin were detected in Türkiye propolis, while Chinese propolis was rich in pinostrobin. Ferulic acid, pinostrobin and galangin showed antiproliferative properties on MCF-10A cells (p < 0.0001), whereas the remaining four polyphenols had no significant effect on cell viability (p > 0.05). Conclusion: The findings of the study highlight the antiproliferative effects of pinostrobin, ferulic acid and galangin on MCF-10A cells and has also confirmed the antiproliferative effects of honey and propolis samples to be due to their polyphenolic properties. Therefore, this study suggests that polyphenolic substances may have both preventive and therapeutic potential in FBD.
  • Yayın
    Neopren/kloropren kauçuk formülasyonu, fiziksel, mekanik ve reolojik özelliklerinin incelenmesi
    (İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2024) Topraksever, Nükte; Mehmet, Osman
    Bu çalışmada geliştirilen aleve dayanıklı neopren/kloropren konveyör bant formülasyonunun fiziksel, mekanik ve reolojik özellikleri incelenmiştir. Öncelikle reolojik özelliklerden vulkanizayon eğrisi reometre ile elde edilmiş, vulkanize olan kompozitler fiziksel ve mekanik testler için hazır hale getirilmiştir. Belirlenen standartlara göre alınan konveyör bant numunelerine yoğunluk, sertlik, kopma uzaması ve çekme mukavemeti ve aşındırma testleri yapılmıştır. Test sonuçlarına göre, çekme dayanımı; 219,9 N/mm2, kopma noktasındaki yük; 290,33 N, kopma noktasındaki uzama yüzdesi; %520,37, sertlik; 59,740,90, aşınma; 78,562,49 mm3 ve yoğunluk; 1,1080,051 g/cm3’tür. Yapılan testler Türk Standartları Enstitüsünün yer altı madenlerinde kullanılabilecek tekstil karkaslı kauçuk veya plastik kaplı konveyör bantlar için sunduğu standartlara uyumlu olarak bulunmuştur.
  • Yayın
    Farklı teknolojiler kullanılarak üretilmiş güncel nikel-titanyum esaslı döner alet sistemlerinin şekillendirme etkinliklerinin incelenmesi
    (Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2024) Işık, Vasfiye; Ersev, Handan
    GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı farklı termomekanik teknolojiler kullanılarak üretilmiş 4 adet Nikel-titanyum esaslı döner alet sisteminin; ProTaper NEXT (Dentsply Maillefer, Ballaigues, İsviçre), BT-RaCe (FKG, La Chaux-de-Fonds, İsviçre), K3XF (SybronEndo, West Collins, Kaliforniya, ABD) ve HyFlex CM (Coltène-Whaledent, Altstatten, İsviçre), şekillendirme etkinliklerini karşılaştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: S-şekilli kanal içeren reçine bloklardan (n=20) işlem öncesi ve sonrası dijital fotoğraflar; ileri derecede eğimli kanala sahip çekilmiş dişlerden (n=20) şekillendirme öncesi ve sonrası standart yöntemle dijital radyografiler alınmıştır. Alınan fotoğraf ve radyografiler bilgisayar yazılım programı yardımı ile çakıştırılarak ölçümler yapılmış ve transportasyon miktarı ile merkezde kalma oranları hesaplanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede varyans analizi ve Kruskal Wallis testi ve post-hoc Tukey ve Dunn’s çoklu karşılaştırma testleri kullanılmıştır. Sonuçlar anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir. BULGULAR: Reçine bloklarda, kuronal eğimde K3XF merkezde kalma ve transportasyon miktarı açısından en başarılı sonuçları vermiştir (p<0,05). K3XF sistemini sırasıyla HyFlex CM ve ProTaper NEXT sistemleri izlemiştir ancak bu iki sistem arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0,05). BT-RaCe sistemi her iki eğimde de en fazla transportasyon oluşturan (p<0,05) sistem olmuştur. Çekilmiş dişlerde, en az transportasyonu K3XF ve HyFlex CM sistemleri oluşturmuştur (p<0,05). Çalışma uzunluğunda en fazla transportasyona BT-RaCe sistemi neden olmuştur. ProTaper NEXT sisteminin kanal düzleşmesi meydana getirdiği saptanmıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: İleri derecede eğimli ve birden fazla eğime sahip kök kanalların şekillendirilmesinde K3XF en uygun sistem gibi görünmektedir. HyFlex CM sisteminin de güvenle kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Esnekliği arttırılmış alaşımlardan üretilen aletlerin zorlu vakaların şekillendirilmesinde daha başarılı sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir.
  • Yayın
    Dijitalleşmenin etkisinde insan kaynakları uygulamaları, çalışanların yetkinlikleri ve iyi oluş halleri
    (Süleyman Demirel Üniversitesi, 2024) Yalırsu, Hazal Yaren; Ulukaya, Hazel; Gök, Sibel; Başaran, Altan
    İnsan kaynakları yönetimi, teknolojik gelişmelerle birlikte dijitalleşme sürecinden etkilenmektedir. Dijitalleşen insan kaynakları uygulamaları, işlerin daha hızlı, hatasız ve efektif yapılmasına imkan tanımasının yanı sıra insan kaynakları çalışanlarından ve yöneticilerinden beklenen yetkinliklerde değişime yol açmakta ve çalışanların iyi oluş hallerini de etkilemektedir. Bu çalışmada, örgütlerde dijitalleşen insan kaynakları uygulamalarını tespit etmek; dijital dönüşüm sürecindeki insan kaynakları çalışanlarında aranan yetkinlikleri ve bu yetkinliklerdeki değişimleri incelemek; dijital dönüşümün çalışanların iyi oluş halleri üzerindeki etkilerini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda nitel araştırma yöntemiyle İstanbul ilinde çeşitli sektörlerde görev yapan 40 insan kaynakları çalışanı ve yöneticisiyle derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre insan kaynakları uygulamalarındaki dijital dönüşümün oldukça sınırlı olduğu ve çalışanlarda aranan yetkinliklerden, teknik yetkinliklerin en çok ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Ayrıca, dijital dönüşümle birlikte uzaktan çalışmanın, iyi oluş halini bir yandan çalışanların işlerini kolaylaştırması ve zaman tasarrufu sağlaması nedeniyle olumlu etkilediği diğer yandan esnek çalışma saatlerini artırması ve yüz yüze iletişimi azaltması nedeniyle de olumsuz etkilediği tespit edilmiştir. Dijitalleşen insan kaynakları uygulamalarının tespitine, bu süreçte aranan yetkinliklerin öneminin vurgulanmasına ve dijitalleşme sürecinin çalışanların iyi oluş hallerini etkileyen durumların belirlenmesine yönelik ulusal literatürde bir çalışmaya rastlanmamış olması nedeniyle bu çalışmanın literatüre katkı sağlaması beklenmektedir.
  • Yayın
    Ethical limits of academicians in Europe to genetic practices and eugenics: Case study
    (Turkiye Klinikleri, 2024) Ceyhan, Büşra
    The 20th century has been a period in which studies on genetics have intensified and important applications have been experi enced. In this study, it is aimed to reveal what academics think about the potential of the concept of “design babies”, which is a result of biotechnological applications, to cause eugenics. For this purpose, data were collected with the “scenario-based form” titled eugenics devel oped by the researcher. This questioning was carried out over the issue of changing the genetic characteristics of a baby before birth with the applications brought about/will be brought about by genetic engineer ing technologies. The research was carried out with 14 academicians working at Charles University in Czechia. Mixed content analysis was performed on the data obtained by applying the scenario form via the internet. As understood from the findings, the approaches of Czech aca demicians to the issue of gene editing revealed on the basis of the con cept of “designer babies” are ethically negative. It is understood that it is not found ethical by the participants because of reasons such as the concern that possible gene editing will not be equally accessible to all people, causing discrimination and commercial abuse and not being able to predict what kind of problems the gene interactions that may result from the interventions may cause in the future. As a result, it is understood that the idea of creating the perfect breed to create more beautiful, smarter and more qualified people is wrong, and therefore they think that eugenic goals such as creating a superior human race are dangerous.
  • Yayın
    Evaluation of the effect of ultrasonic and sonic activation systems on root canal filling quality in resin primary molars: in vitro study
    (Türkiye Klinikleri, 2024) Güçyetmez Topal, Burcu; Falakaloğlu, Seda; Akgül, Esra Nur; Aktuna Belgin, Ceren
    Objective: The aim of this study is to evaluate the effect of different filling methods on canal filling quality in resin primary molar teeth prepared with two different preparation techniques. Mate rial and Methods: For the study, 60 maxillary primary second molar teeth obtained from resin block were used. Root canals were prepared using a manual #K-file (n=30) and a VDW Rotate™ System (n=30) rotary instrument. Each group was divided into 3 subgroups according to the filling technique used (n=10): Calci-Paste® syringe (control group); Calci-Paste® syringe and Uc-One® (ultrasonic activation); Calci-Paste® syringe and Eddy® (sonic activation). The quality of the canal filling (under filled, optimal filled, overfilled) and the pres ence/absence of voids were assessed using cone beam computed to mography. SPSS (Statistical Package for Social Science, IBM SPSS®, version 26, Chicago, USA) program was used for statistical analysis. Results: There was no significant difference between the different preparation and filling techniques in terms of filling volume and length, In the study, voids were detected in all three filling methods, but the highest void filling was found in the Calci-Paste® syringe +ultrasonic activation group (48%). The manual preparation and syringe group had the most optimally filled teeth but there was no significant difference between the groups (For preparation methods p=0.573; for filling meth ods p=0.976). Conclusion: In this study, it was found that sonic and ul trasonic systems did not improve the quality of root canal filling in resin primary molars and ultrasonic activation caused more voids.
  • Yayın
    Evaluation of the intraoperative and postoperative complications of orthognathic surgery
    (Atatürk University, 2024) Tokuç, Berkay; Memiş, Sadi; Ankaralı, Deniz Akın; Hoşgör, Hatice; Coşkunses, Fatih Mehmet
    Objective: The aim of this study was to evaluate the incidence of preoperative and postoperative complications in patients undergoing orthognathic surgery. Methods: The clinical records and radiographs of 112 patients who undergone orthognathic surgery between 2014 and 2021 were retrospectively analyzed. Patients’ demographics, follow-up period, type of malocclusion and operation were recorded. All surgical complications were evaluated into two groups as intraoperative or postoperative complications. Results: The mean age of 112 patients (69 female, 43 male) was 24.4 ± 5.5 (ranging from 16 to 47). The most frequent intraoperative complication was the bad split (5 cases, 4.5%), followed by severe hemorrhage due to rupture of facial artery (1 case, 0.9%), dissection of inferior alveolar nerve (1 case, 0.9%), and dental damage (1 case, 0.9%). The most common postoperative complication was the neurosensorial deficit (29 cases, 25.9%), followed by infection (6 cases, 5.4%), extraoral scar formation (5 cases, 4.5%), fracture of fixation material (2 cases, 1.8%), maxillary non-union (2 cases, 1.8%), postoperative nasal hemorrhage (1 case, 0.9%), and failure of fixation material (1 case, 0.9%). There were no fatal complications. Conclusion: Although the wide range of complications related to orthognathic surgery is reported both in our study and the literature, the frequency of these appears to be uncommon. However, in order to manage the complications of the operation properly, through knowledge and experience are essential.
  • Yayın
    Accurate and sensitive determination of mefenpyr-diethyl in barley, oat and corn silk matrices by gas chromatography – flame ionization detector (GC–FID)
    (Zonguldak Bülent Ecevit University, 2024) Serbest, Hakan
    Pesticides are frequently utilized in the cultivation of agricultural products for human consumption to prevent / minimize the detrimental effects caused by pests and to keep the yield at the desired levels at harvest time. Besides the benefits of pesticides, unconscious use of pesticides causes the occurrence of different diseases. Monitoring the levels of pesticide residues is of vital importance for the environment, human, and other living organisms. In the present study, an analytical method was reported for the determination of mefenpyr-diethyl (MFD) as a member of the herbicide group by gas chromatography flame ionization detector (GC-FID) system with high accuracy and sensitivity. An in-column temperature program was established to effectively separate the analyte, and MFD was determined at a retention time of 5.2 min. The limit of detection (LOD), the limit of quantitation (LOQ), and the linear working range were found to be 0.01 mg/L, 0.04 mg/L, and 0.07-29.7 mg/L, respectively. The applicability of the determination method was investigated by recovery studies with barley, oat, and corn silk matrices. No analytical signal was recorded for MFD in blank samples of all three species. Recovery results close to 100% showed that MFD could be determined with high accuracy in barley, oat, and corn silk matrices.